Bir süre önce bu forum kategorisini açmıştım, başka bir sitede yayınladığım gezi yazılarım vardı, o sitemizi kapattığımız için hem kendi gezi yazılarımı erişilebilir kılmak hem de belki birileri ilgi gösterirde kendi gezi izlenimlerini küçükte olsa paylaşır diye düşündüm, belki bir gün. Bu kısa nottan sonra en taze gezimden başlıyorum, Tunus' a yapmış olduğum seyahat çerçevesinde ülke ve gezi alanları hakkındaki anlatımım aşağıda, umarım keyifle okursunuz.
Tunus Gezisi
Nereden çıktı Tunus işin yokmu sorusunu bu sene çok duydum, dolayısı ile bu sorunun cevabına geçiyorum direkt olarak. Açıkçası Kuzey Afrika benim için Araptır ve Araplara karşı antipatim var, dolayısı ile bu sebepten dolayı pekte gidip görme meraklısı değildim gerçi Mekke, Medine, Dubai ve Abu Dabi yi görmeyi istiyorum Bu başka konu. Eşimin Kuzey Afrika'daki ülkeleri fazlası ile görme isteğini bildiğim için bu sene tatilimizi bu bölgede yapmayı önerdim ve tabii ki kabul gördü. Bölge ülkelerinin bu sene yaşadığı toplumsal olaylar biraz ürkütücü olsada bu konuda en az olayın yaşandığı ya da halihazırda en durgun olan Tunus'u tercih ettik. Bir diğer etken benim bu ülkeye vize ihtiyacımın olmaması ve hakkında aldığımız fazlası ile turistik bir yer bilgiside isteiğimizi arttırdı.
Bir seyahat acentesi aracılığı ile Tunus'un denizi ile en çok önerilen turistik bölgesi olan Yasmine Hammamet'te bir otele rezervasyonumuzu yaptırdık. Türkiye'den fiyatlar ne durumda bilmiyorum ama biz buradaki bilgilere göre iyi bir fiyata satın aldık, kişi başı 450 € civarında bir rezervasyon ücreti ve üzerine de 120 € luk bir seyahat ve sağlık sigortası yaptırdık. Ödediğimiz para içerisinde açıkçası can yakan sadece bu sigorta kısmı oldu. Buna değineceğim.
Tunus Türk vatandaşlarından vize istemiyor ama turizm acentesi yine de gitmeden bir iki hafta önce bilgi alın, her an her şey değişebiliyor diyerek uyardı. Yanlız bir başka ülke üzerinden geliyor ve Türkiye dışında bir ülkeye gidecek iseniz o ülkeye giriş yapabileceğiniz vizenizin olması gerekiyor, bu uygulama her ülkede var sanırım. Tunus'a giriş yapacak AB vatandaşlarıda vize almıyorlar, yani girişte vurulan polis kaşesi yeterli. Biz acente aracılığı ile satın aldığımız için doğal olarak charter sefer ile uçtuk, bu bize dönüşte sabah 07:00 uçağı yerine 03:30 uçuşu olarak geri döndü Tunus Havayollarına ait bir uçak ile gittik ve yine aynı şirket ile döndük fakat dönüşteki uçak yanlış hatırlamıyorsam Novelair diye bir firmaya aitti ve hem yeni hemde konforluydu. Giderken yolculuk ettiğimiz uçak bana eski 302 otobüsleri hatırlattı, daracık koltuklar, dizlerinize çarpan ön koltuk, kırık kollar ve koltuklar hostlar ise kesinlikle ülkemizdeki otobüs muavinlerinden hem görünüm hemde tavır olarak farklı değildi, tamam daha kibardılar ama görüntü aynı, hakikatten nostalji oldu benim için. Yolculuğun sonuna doğru uçakta size bir kağıt veriliyor ve doldurmanız isteniyor. Bu kağıtta iki bölüm halinde sizden isim, soyisim, geldiğiniz ülke, gideceğiniz ülke, pasaport no gibi bir takım bilgiler istiyorlar, bunu girişte pasaport polisine veriyorsunuz. Bu bilgilerin hepsini doldurun çünkü polis eksik olanları orada hemen doldurmanızı istiyor, meslek bölümüne kolay izah edebileceğiniz bir şeyi sallayın gitsin, çünkü izah edemeyebiliyorsunuz
Pasaport polisi giriş kaşenizi vurarak bu kağıdın üst kısmını alıyor, alt kısmı size veriyor, kaybetmemenizde fayda var çünkü çıkış yaparkende bu alt kısmı alıyorlar, yoksa yine dolduruyorsunuz. Pasaport kuyruğu çok uzun ve çok sıkıcı idi, az sayıda pasaport polisi son derece gevşek ve rahat hareketler ile bazende yolcular ile sohbet etmeye çalışarak işlerini yapıyorlar, bir kaç uçak üst üste indi iseniz yandı gülüm keten helva durumu var. Havalimanı TAV tarafından inşa edilmiş, yer hizmetlerinide HAVAŞ veriyor, bu anlamda havalimanında kendinizi çok yabancı hissetmiyorsunuz. Biz Hammamet bölgesine gideceğimiz için uçuşumuzda direkt buraya hizmet veren Hammamet Enfida havalimanına idi, buradan eğer tur ile geldi iseniz sizi otobüsünüze yönlendiriyorlar zaten, yaklaşık yarım saat sonra ilk otele varılıyor, son noktaya varmasının 1 saati bulduğunu belirttiler.
Tunus Enfida Havalimanı
Nerede ise tüm Tunuslular Fransızca biliyor, eğer Fransızca ve Arapçanız varsa bu ülkede hiçbir zorluk çekmezsiniz. Şoförler hatta valizinizi taşıyan elemanlarda iyi kötü almanca biliyorlar, İngilizce dışında Almanca da kurtarıcınız olabilir.
Ülkede en bilinen turizm bölgelerinden birisi Hammamet ve Yasmine Hammamet bölgesi, burada 4-5 yıldızlı (ama ne yıldız) oteller ve pek çok golf sahası bulunuyor, özellikle golf sahalarının Avrupalı zenginlerin uğrak noktası olduğu anlatılıyor. Ülkede iklim güneyde çöl iklimi, gündüzleri aşırı sıcak gece ise soğuk, kuzeye çıktıkta iklim biraz daha ılıman, daha doğrusu Akdeniz iklimi. Bunu bitki örtüsünden hemen görüyorsunuz zaten. Bizim kaldığımız süre içerisinde çok aşırı rutubet olmadı, sıcak hareket etmediğiniz sürece dayanılır yanlız 3 gün boyunca korkunç rüzgarlı bir hava vardı, bu biraz sinir bozucu oldu ama bunun 2 gününü seyahatte geçirdiğimiz için çokta etkilemedi. Hammamet bölgesi tam anlamı ile turistik, açıkçası Marmaristen hiçbir farkı yok desem yeridir, kendimi bu anlamda yabancı hissetmedim Turistleri satıcılar dışında rahatsız eden yok, eğlence yerleri çok geç saate kadar açık değil, yani öyle sabahı bulayım olayı namümkün, ama sabahın 4 ünde eğlenceden dönenleri gördüm, demek ki bir şeyler var bir yerlerde birileri kopuyor. Dediğim gibi bizim meşhur tatil bölgelerimizden büyük fark göremedim, animatörler aynı, animasyonlar aynı, turiste bakış açısı aynı. Orada bir tabir keşfettim ama yazmayayım ayıp olur, yani her türlü sizden faydalanmaya çalışanlar var.
Buraya gidecekler için dikkat çekmem gereken iki konu var, birincisi özellikle Yasmine Hammamet'te küçük çocuklar yanınıza gelip size çiçek veriyorlar, ne çiçeği bilmiyorum ama harika bir kokusu var, ama siz almayın. Çünkü alınca para diye yakanıza çöküyorlar, aldıysanızda hemen geri bırakın ve arkanızı dönüp gidin. Bunu bazı yerlerde hediyelik eşyalar ile yapanlarda var. İkinciside sokakta gezinirken size selam verenler oluyor, ingilizce, eğer cevap vermezseniz fransızca, o da yemezse almanca, her dil var amcamlarda. Eğer yanlışlıkla selamı alırsanız tamam, hemen size "seni tanıyorum, sizin otelde yemekhanede çalışıyorum ben" diyorlar, kolunuzdaki bantı gösterip (all inklusive ya, otelde beleşçi olduğunuz bilinsin diye bantlanıyorsunuz) "sizin otelde çalışıyorum" diyor bazısı bantın renginden hangi otel olduğunu bilip adınıda söylüyor. Bunlar ile muhatap olmayın, çünkü arkasından ikinci söyledikleri "merkezde festival var, geleneksel gördünüz mü?" "Gelin sizi götüreyim, gelenekseldir" "Hem orada benim kız kardeşimin dükkanı var, onu da gösteririm size" oluyor, aynen bu sıra ile aralıksız gelen soru ve sorusuz cevaplar arasında bir anda kendinizi adamın/çocuğun peşinde bulabilirsiniz. Ola ki takılıp dükkana gittiniz, bir şey ikram ederlerse kabul etmeyin çünkü gebe kalıyorsunuz, adam kola ısmarlıyor ben şimdi bir şey almazsam ayıp olur. Kaşla göz arasında bir kolye bir bilekliği takıveriyor, çat çat üstüne arapça ismini yazıyor. Sonra hadi bari parasını verelim derseniz alıyor hesap makinesini elineee, şişirme bir fiyat ile giriyor, sonra biz kdv ödemiyoruz diyor, vergi düşüyor, hadi sen Türksün din kardeşim diyor, biraz daha düşüyor ve size bir rakam söylüyor. Kesinlikle abartılı, yani illa almak zorunda hissederseniz, olabilir herkes alışverişte sert duramıyor, bunun yarısını teklif edin, yanımda param yok ancak yarısını verebilirim deyin ve öyle alın. "Üstünü sonra getirirsin", ya da "kardeşim sizin otelde ya ona
verirsiniz" sözlerine okey deyin ve bir daha oraya uğramayın ben gidip kalan parayıda verdim, bu lanet olası dürüstlüğümden, haram yahu düşüncemden vazgeçemiyorum ne yapayım.
Bu arada alışveriş dedik ama bilginize 1 Tunus dinarı = 1 Türk Lirası, ya da 1€ = 2 Tunus dinarı. Küçük küsuratlar düşüyorlar ama bu konuda pek sorun yok, otelde bankada aynı rakama bozuyor endişe etmeyin. Küçük paraları biraz değişik ve çeşitli ismini öğrenemedim ama bilyon mu milyon mu bir şey işte, bunlardan 1000 tanesi 1 dinar yapıyor. Kağıt paraları 10 dinardan başlıyor, metal paralar 5, 1, 1/2 dinar (2 varmı bilmiyorum) 500, 200, 100, 50, 20, 10 ve 5 kuruş diyeyim bunlarada. Yukarıda özetlediğim gibi bu olaylara kapılmayın, çok ısrar edene direkt "ben Türk'üm ve bu yöntemleri biliyorum, teşekkür ederim" deyin, zaten hemen yanınızdan ayrılıyorlar. Yani tereciye tere satma ya da atma Recep din kardeşiyiz muhabbetine girdiniz mi uzuyorlar.
Yasmine Hammamet bölgesinden bir kaç resim
Bu bölgeye en yakın gezilebilecek iki kent Hammamet ve Nabul. Hammamet oldukça küçük Nabul ise bayağı büyük bir şehir, ben Nabul'a gitmedim çarşısının güzel olduğunu söylüyorlardı ama Tunus seyahatim boyunca şunu gördüm hiçbir kentteki çarşının diğerinden farkı yok. Her kentte Medina dedikleri biraz kapalı çarşı tarzı alanlar var, bana bunlar daha çok eski kent yerleşimleri gibi geldi yani kale içinde ki evler, her dükkanın üstünde bir ev var çünkü ve dediğim gibi hepsi birbirinin aynısı, bu yüzden birini görmek aslında hepsini görmek gibi. Ben Hammamet tekinin içini tam olarak gezdim, dışından bir fotoğraf çektim çünkü bildiğim kadarı ile bu Medina ile bitişik inşa edilmiş olan Kale bir Osmanlı Kalesi, Tunus hükümeti bu anlamda korumacı, eserler olabildiğince iyi korunuyor. Hammamet'te kaleye giriş ücretli idi, internetten edindiğim bilgiler içinde hiçbir şey olmadığı bu yüzden girmek için para ödemenin gereksiz
olduğu yönünde olunca bende içine girmeden döndüm.
Hammamet kale ve medina fotoğrafları
Hammamet bölgesinde de deniz aynı güzellikte, bazı yerlerde yosunluk ve kayalık alanlar vardı ama genel olarak kumluk ve temiz bir denizi var, fakat denize girenler gördüğüm kadarı ile daha çok yerli halktı, bana bir zamanlar Menekşe plajını ya da Büyükçekmece sahilini hatırlattı 30 sene önce Büyükçekme'ce de böyle sakin ve temizdi.
Temizlik demişken, niye bilmiyorum ben giderken kafamdaki ön yargılar ile çok kötü bir yer bekliyordum, yani temiz olmayan kentler falan. Ama şunu
söyleyebilirim olabildiğince temiz, öyle çok aşırı bir sokak kirliliği yok, tek sorun oteller bölgesinde çöpler sık alınmıyor ve sıcak dolayısı ile bazı
günler koku oluyor, bu kötü ama bunun dışında yollar, kaldırımlar ve kumsallar gayet iyi durumda, büyük sıkıntı çöp kutusu bulmak. Ülkede çöp kutusu yok gibi bir şey, muhtemelen bir zamanlar bizde olduğu gibi (hala öyle değil dimi?) güvenlik gerekçesi ile yok ama bu can sıkıcı bir durum. Bunun dışında kentler için genel olarak bizim küçük Anadolu kentlerine benzediğini söyleyebilirim, belki biraz daha sıkışık ve iç içe ama bende bu izlenimi ve hissi uyandırdı, yani gezip tozarken hiç yabancılık hissetmedim. Eğer kaybolmam, kaybolsamda sıkıntı duymam diyorsanız tek başınıza hiç korkmadan dolaşabilirsiniz. Tek önerilmeyen turistlerin güneye yanlız gitmeleri. Güneye doğru yani Sahara'ya doğru indikçe yerleşim alanları seyrekleşiyor ve özellikle turistlere yönelik kaçırma olayları olduğu konusunda uyarılar var. Tur bilgilerinde de güneye seyahatlerde çocuklar önerilmiyor, çünkü aşırı sıcak, geceleri soğuk ve yılan, akrep gibi hayvanlar ile ilgili riskler var.
Buraya hemen şu sağlık olayını bağlayayım, Tunus resmi olarak sadece Alman hükümeti sosyal sağlık sigortasını kabul ediyor, yani Alman Sosyal Sağlık Sigortanız var ise, sorunsuz tedavilerinizi yaptırabiliyorsunuz. Diğer ülkelerden gelenler için seyahat/sağlık sigortası öneriliyor, mümkünse yüksek ödemeli bir sigortada fayda var. Bunun sebebi eğer özel kliniğe gitmek zorunda kalırsanız cebinizdeki tüm parayı bırakma ihtimaliniz olması, devlet hastaneleri pahalı değil diye yerli halktan bilgi aldım ama yine de bu sigortayı yaptırın, ne olur ne olmaz. İçine hırsızlık, kayıp gibi durumlarda dahil olduğu için her türlü olumsuz durumda kurtarıcınız olur, başınıza bir iş gelmezse para boşa gitmiş olur bizim 120 € gibi Bizimkiler rüzgar ve güneş çarpması ile küçük bir üşütme ve ateş durumu yaşadılar, bölgede eczaneler sabah 08:00 den öğlen 13:30 a kadar açık, sonra kapanıyor ve 15:30 ya da 16:00 idi unuttum tekrar açılıyor ve akşam 08:00 kadar açık, ilaçlarda çok aşırı pahalı değil. Bir ateş düşürücü hap 5 Dinar, çocuk öksürük şurubu ve pişik ilacı 25 Dinar tutuyor ama dediğim gibi pahalı değil.
Eğer bu bölgede bir otelde Her Şey Dahil sistemi ile kalıyorsanız, yapacağınız masraf çok küçük. Bu konuda Rus turistler bir numara, nedense her yerde bu herifleri kimse sevmiyor, Türkiye'de gidin esnaf yaka silker bunlardan ama başka turistte yok. Burada da Rus istilası vardı ve herifler para harcamıyor. Eğer sadece otelde yemek yer ve oteldeki içeceklerden içer durursanız, hiç para harcamadan dönebilirsiniz. Sadece bazı alkollü içecekler ücretli, tam emin olmamak ile birlikte sanırım odadaki buzdolabına konulan büyük şişe su ve küçük şişe meyve suyuda ücretsizdi. Eğer ekstra dışarıdan içecek alırsanızda 3 kişi günlük 5 € bile harcamazsınız.
Yeme - İçme
Gezdiğim yerleri anlatmadan önce genel olarak yiyecek içecek durumuna da değineyim. Çeşme sularını içmemeniz tavsiye ediliyor, genellikle yolculuk yapanlarda bu sudan dolayı mide bağırsak rahatsızlıkları malumdur, ben çeşme suyu içtim bir şey olmadı ama suları bizim içme sularına göre sert, hatta şişe sularıda aynı kıvamda, biraz ısındımı içilmiyor. Dışarıda yemek yerken olabildiğince temiz görünen yerleri tercih edin derim, biz çok ciddi bir seçim yapmadık çeşitli yerlerde yedik, olumsuz bir durumda görmedik açıkçası. Yani bu uyarılar aslında daha çok Avrupalılar için olsa gerek, yani ben Türkiye'de benzer lokantalarda çok yemek yedim, kendi ülkemde yerken bu adamlara laf atamam. Yemekler genel olarak Türk damak tadına çok uzak değil, bazen baharatı abarttıkları oluyor,
genel olarak tuzlu yemeğe hiç rastlamadım. Domuz eti bazı yerlerde bulunuyormuş ama ülkede nerede ise tüm etli yemekler koyun eti ile yapılıyor, gerçi kuzu yazıyorlar ama koyun eti, dana etide fazlaca kullanılıyor. Dediğim gibi bana çok olumsuz bir tad vermedi. Otellerde Avrupa damak tadına uygun yemekler çıkıyor, o olay bana tamamen uzak. Ya da benimkiler gibi makarna ve karpuza dadanarak karnınızı doyurabilirsiniz. İtalya'ya yakın olmanın etkisi ile makarna çeşitleri bol, lezzetide iyi ama pizzadan uzak durun. İtalyan Pizzası satıyoruz diyen dükkanları tamamı şeklen pizza olan ama tad olarak hiç alakası olmayan
şeyler satıyorlar ölüm derecesinde aç kalmadıktan sonra yemek sadece macera aramak olur.
Tunus mutfağında önerilen kuskus isimli bir yemek var, genellikle kuzu eti ile yapılıyor ve pilav gibi pişirilmiş irmik ile servis ediliyor, görüntüsü güzel ama bana çok acı geldi bir de irmiği o şekilde yemek garip. Brik denilen yağda kızartarak yaptıkları böreği de denedim, tadı hoş içine peynir ve maydanoz ile karıştırılmış patates ezmesi koyuyorlar, garip bir hamuru var, kağıt gibi ince ama pişirildiğince çok yağ çekiyor ve çıtır çıtır oluyor, şeklen bizim çiğböreğe çok fazla benziyor. Bunun dışında önerilen tatlıları var ama hiçbirini tadamadım. Bir de hurmaları meşhur, yanınıza almasanızda orada tatmanızda fayda var, marketlerde satılanların garanti iyi olduğunu söylüyor Tunuslular ama biz Sousse'de ki Medina'dan aldık, gerçekten çok iyiydi, kilosu 7€ ama değiyor, daha ucuzlarıda var. Ülke genelinde her türlü içeceği bulmak mümkün, kola, gazoz, bira ya da diğer alkollü içecekler. Alkollü içeceklerde Tunuslulara satış yasak, sadece turistlere ve sadece büyük marketlerde satılıyor ama bir tezat ülke Avrupa'nın önemli şarap üreticilerinden. Kuzeye çıktıkça üzüm bağları ve şarap fabrikaları görülüyor.
Izgara ton balığı, çok iyiydi be.
Meşhur nane çayı, enteresan bir tadı var ama daha az şekerle servis edilse serinletici olabilir, şunu belirtmeliyim Tunus şeker hastalarına göre bir ülke değil
Bu karanlık çıktı kusura bakmayın, Brik denilen yağda kızartılan börek
Meşhur hurmalarımız
Bu da aç kalınca can kurtaran, Türkiye üretimi bisküviler.
Yemek ile ilgili söylebileceğim son şey balık seviyorsanız doğru yerdesiniz, gerek otelde gerek dışarıda her yerde çok çeşitli balık yemekleri bulabilirsiniz. Sousse kentinde bir de balık pazarına girdik ama hiç fotoğraf çekmedim, sonra pişman oldum. Ahtapot, kılıç balığı, barbunya, palamut,
kalamar, karides ne ararsanız vardı. Bunları bir de gayet güzel yiyorlar, balık mutfağı çok zengin. Özellikle ton balığı ile yapılmış yemekleri her yerde görebilirsiniz, ücra bir lokantada bile çoban salata istediğinizde üzerinde ton balığı ile geliyor, ızgara olarak çok iyiydi, bana göre çiğ olmasına rağmen iyiydi. Dediğim gibi balık yemeklerini seviyorsanız aç kalmazsınız.
İklim
İklimden kısaca bahsetmiştim, güneyde Sahara çölü etkisi ile çöl iklimi var, bunun için çok güneye inmenize gerek kalmıyor, ülkenin ortasındaki Kairoun kentinde bile öğle sıcağında dolaşmak yerli halk için bile off dedirtici durumda. Kuzeye çıktıkça çorak topraklar yerini zeytin ve badem ağaçları ile üzüm bağlarına bırakıyor, tabii ki yer yer çorak araziler var ve zaten öyle orman falan yok sadece ortalık yeşilleniyor, bir de başkent Tunus'a yaklaşırken görülen dağlar bölgede Kuzey Afrikayı geçen Atlas dağlarının bitim noktası, bunun dışında çok dağlık bir alanda görmedim zaten.
Hammamet ile Tunus arasındaki otoyol
Ulaşım
Gitmeden önce internette yaptığım araştırmalarda tren hatlarının yaygın kullanıldığı yazıyordu ama Hammamet'te tren istasyonuna nasıl gidebilirim, ya da tren ile Tunus'a gidebilirmiyim sorusuna anlamsız şekilde bakarak hayır anlamında kafasını sallayan insanlar ya yaşadıkları yeri bilmiyorlar ya da böyle bir şey yok. Yasmine bölgesine girmeden önce bir tren yolu ve istasyonu gördüm, zaten daha sonra bu istasyondan trene binerek Tunus'a gidebileceğimi öğrendim ama burada insanların garip bir tutumu var, bir turist dolmuş ya da tren ile Tunus ya da başka bir kente gitmek istiyorum dediğinde dudaklarını bükerek kafalarını olumsuz anlamda sallıyorlar, kalabalık iseniz taksi kiralayın diyorlar, hele ki yanınızda çocuk varsa dolmuşu hiç tavsiye etmiyorlar. Dediğim gibi pek tren göremedim ama otobüs taşımacılığı yaygın. Hem şehirler arası hemde kentler de çalışan otobüs hatları var. Hammamet bölgesinde çok açık frekansla çalışan otobüsler vardı ve yerli halk bu araçları kullanıyordu, sonuçta benim taksi ile 7 Dinara gittiğim yere 1 Dinar vererek gitmek tabii ki cazip.
Otobüs içinden bir tren istasyonu
Otobüsler dışında bir de dolmuşlar var, bunlar otobüs garajı gibi bir bölgeden kalkıyorlar ve her güzergahın bir rengi var. Araçların üzerinde bu renk ile şeritler bulunuyor, dolayısı ile yerli halk bu renkte gelen dolmuşun nereye gittiğini biliyor, zaten bize de tarif ederken renkleri ile anlattılar. Kent içi ulaşımda otobüsler yaygın ve genellikle körüklü otobüsler var. Tunus kentinde bir kaç tramvay hattı çalışıyor, maalesef inceleme fırsatı bulamadığım bu sistemde hem bizim KTA lara çok benzeyen eski araçlar hemde yeni Alstomlar çalışıyor, bunun dışında birde banliyö hattı var,
bunu da bazı yerlerde tramvay olarak yazıyorlar, kendileri ise TGM olarak adlandırıyorlar. Eğer Tunus'a dolmuş ya da tren ile geldi iseniz yakındaki Kartaca ve Sidi Bou Said' i görmenin yolu bu banliyö treninden geçiyor. Sousse kentinde de kent içindeki liman çevresinde dolaşan ve kente doğru giriş yapan dar hat rayları vardı ama eski bir sistemden kalmış olsa gerek, çünkü katener hattı falan yoktu ve çoğu yerde raylar birden kesilip itiyordu, bunu araştırmadımda ama sadece gözlem olarak aktarıyorum. Otobüs durakları olabildiğince basit, ama en azından üstünde hangi hatların geçtiği ve içinde de nerede olduğunuz, geçen hatların nerelere gittiği ve saatleri yazıyordu. Yazılar Arapça ve Fransızca ama anlaşılıyor, çözmesi çok zor değil. Gerçi ben ulaşım tecrübemden dolayı olayı hemen kavradım bizim hanım bir türlü aynı çözüme ulaşamadı mesela
Eğer otel dışında turistik ya da kültürel gezilerde yapmak istiyorsanız, sayınız 3 ve fazlası ise ve yanınızda çocuk var ise önerim taksi duraklarında ya da taksiciler aracılığı ile bulabileceğiniz üst tabelasında Turistik Taksi yazan dolmuşlardan bulmak. Fakat bunlar ile iyi pazarlık etmelisiniz, çok yüksek fiyatlar çekiyorlar ve ekstralar çıkartıyorlar. Pazarlığı en baştan yapın, günlük kaç para vereceksiniz, adamın yemek parasını ödeyecekmisiniz, ekstra yakıt, otoban gibi paraları kabul etmediğinizi söyleyin ve bunu yazılı olarak yapın. Eğer bir kaç günlük gezi yapacak iseniz, sizden diğer gün için kapora isteyecektir, biraz verin ama diğer gün gelip "patron kızdı, biraz daha bir şeyler verin" derse bunu kabul etmeyeceğinizi söyleyin ya da bunu göze alın. Biz ilk aldığımız fiyatta Hammamet'ten Tunus, Kartaca, Sidi Bou Said turu ve ikinci gün Kairoun, Sousse ve bir şehir daha vardı unuttum, bunun için günlük 80 € fiyat aldık. Bu çok abartılı bir fiyat Tunus'a dolmuş ile sadece 7,5 dinara gidebiliyorsunuz yani 4€. Bu adam ikinci gün 70€ düştü ama biz başkası ile günlüğü 60€ dan anlaşmıştık. Kairoun istikameti Tunus yolunun yaklaşık iki katı ama aynı paraya gidiyorlar, çünkü zaten fazlası ile kazanıyor sizden, esnaftan tanıştıklarımız ile yaptığımız sohbette 50€ ya bile çok yüksek dediler, yani iyi düşünün hemen karar vermeyin ve iyi pazarlık yapın, tabii ki ne kadar kalabalıksanız o kadar kârdasınız. Yolculuğu kolaylaştırdığı bir gerçek ama bu şekilde para harcadığınız zaman turistik iş yapan yerli halkın gözünde yürüyen banknot olarak görülüyorsunuz ve sizi böyle belledilermi durmadan yapışıyorlar.
tn-GN.50 » Tunus [Turistik Gezi]
- Esat
- Pir-i Seyyâh
- Mesajlar: 18112
- Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37
tn-GN.50 » Tunus [Turistik Gezi]
En son Esat tarafından 07 Tem Cmt, 2012 22:01 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
- Esat
- Pir-i Seyyâh
- Mesajlar: 18112
- Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37
Tunus
Başkent Tunus ülke ile aynı ismi taşıyor, kent içinde gezecek görecek çok bir şey olmadığı söylendi bize, yaklaşık 1 - 1,5 saat kadar kaldık ve sadece kent meydanını gördük. Meşhur denilen Medina sına girme imkanı bulamadık, korkunç bir kalabalık vardı sanki herkes pazartesi günü yememiş içmemiş terlik ve çanta almaya gelmiş gibiydi kent merkezinde ülkenin kurucusu gibi görülen ve halkın çok değer verdiği Habib Bourgiba'nın ismini taşıyan bir bulvar var ve kent burası. Meydanın bir ucu Medina diğer ucunda ise saat kulesi var, insanlar burada bir aşağı bir yukarı yürüyorlar. Cadde üzerinde büyük bir katolik kilisesi, kentin tiyatro binası ve anladığım kadarı ile başbakanlık ve emniyet binaları var. Ülkedeki yönetim değişimi esnasında tüm olaylar bu bulvarda ve buradaki devlet binaları önünde gerçekleşmiş, bu yüzden mi bilemiyorum ama ortalık polis kaynıyordu, çok çeşitli polisler her köşe başındalar bu biraz sıkıcı bir durum zaten kentte ağır bir hava var. Bize böyle geldi, insanlar gergin ve mutsuz. Bu durumu diğer yerlerde hissetmedik, neden bilmiyorum ama Tunus kentinde çok fazla negatif enerji var. Benim gibi sürtme meraklısı iseniz ya ekibinizde sizin gibi olacak ya da yanlız olacaksınız bunu belirteyim, çünkü sıcak ve çocuk ve bayanlar için zor olabiliyor, ben bu yüzden bu kenti pek keşfedemedim. Arka sokaklar fazlası ile bizden, yani başta dediğim gibi herhangi bir Anadolu kenti hatta İstanbul'un varoşlarından farklı değil, kahvehaneler, kaldırımlarda yayılmış adamlar, küçük dükkanlar ve zor yaşamlar.
Tunus'ta görülebilecek en değerli ve büyük yer Bardo Mozaik müzesi, belirttiğim gibi ben burayı gezemedim. Sadece bu müzeyi gezmek en az yarım gününüzü alıyor diyorlar, dünyanın en büyük mozaik müzesi ve nette gördüğüm fotolar gerçekten çok etkileyici idi, kendi gözümle görmeyide çok istiyorum (Yeni bir Tunus gezisine ışık yakıyorum burada)
Sidi Bou Said - Kartaca
Tunus'tan sonra aynı gün yaklaşık 40 km. (şoför öyle dedi) mesafedeki Sidi Bou Said'e geçtik, amaç önce bir öğle yemeği olduğu için aradaki Kartaca'yı sonraya bıraktık. Tunus'ta Sidi Bou Said' e giderken bir tarafınızda deniz bir tarafınızda göl olan bana Küçükçekmece bölgesini hatırlatan bir yerden geçiyorsunuz, çok tekrar ettim ama hakikatten bana çok tanıdık geldi gezdiğim yerler, acaba İstanbul'u mu özledim ne?
Sidi Bou Said bölgesi turistler için meşhur bir bölge, burada evlerin çoğu ülkenin zenginlerine ait, evlerin tamamı akdeniz rengi yani beyaz ve mavi. EVler mavi kapıları ile meşhur, ben bunun nereden geldiğini sordum, yani daha doğrusu kaç senedir var bu boyama diye sorduğumda çok eski olduğunu herkesin kendini bildi bileli evlerin bu şekilde olduğunu söylediler, İtalya'dan mı geliyor kökeni dediğimde ise hayır Yunanistan cevabını aldım, ilginç. Yanlız gördüğüm yerler arasında en sevdiğim oldu, ışıl ışıl bir yer, deniz manzarası ve denizi harika, burada gezmek insana keyif veriyor.
Sidi Bou Said den fotoğraflar
Kartaca, meşhur Kartaca. Herkes en azından Kartacalı Hannibal'i bilir, tarih notlarına göre Roma'ya kan kusturan adam tabii cevabını bütün Kartaca'nın yerle bir edilmesi ile almış. Fazla inat zarardır. Kartaca'da bilmiyorum ama biraz şoförün oyununa geldim gibi hissediyorum. Bizi Kartaca müzesine götürdü, girişin ücretli olduğunu 10€ alındığını ama içeride aşağıda fotosunu verdiğim taşlar dışında hiçbir şey olmadığını söyledi, yani sadece kalıntı sütun dipleri var dedi, bende dışarıdan bir iki foto çektim, bir de tarihi Kartaca katedrali var aynı yerde onu fotoğrafladım. Netteki bilgilerden öğrendiğim kadarı ile burada sergilenenler eski Kartaca'nın çok ama çok küçük bir kesimi imiş, kentin tamamının yer altında olduğunu ama çıkartılmadığını yazıyorlar.
Kartaca fotoları
Kairoun
Kairoun Tunus ziyareti yapmaya karar verdiğimde duyduğum bir kent, özelliği her yerde islamiyetin dördüncü kutsal şehri olarak geçiyor. Oraya gidene kadar bununla ilgili bir evhama kapılmadım ama nedense şoförün anlatımı (bu arada amca harika Almanca konuşuyordu) ve cami görevlisinin anlatımı bende bunu biraz pazarlama izlenimi uyandırdı. Evet harika bir mekan, tarihi itibari ile değerli, eğer böyle şeylere değer veriyorsanız görmelisiniz ama gerçekten islami kaynaklarda böyle geçiyormu bilmiyorum. Dördüncü kutsal şehir vasfını almasını sebebi ise Afrika topraklarındaki ilk camii olması ve buradan sonra islamiyetin hızla bölgeye yayılmış olması anlatılıyor. Camiinin mimarisi çok ilginç, dış tasarımı, minaresi bize çok farklı geliyor ama içi oldukça tanıdık, içeride sütunların her biri diğerinden farklı taştan bu da ilginç bir görünüm veriyor.
Kairoun büyük camiiden fotolar
Camiye giriş turistler için ücretli, kaç para sormadım ama bizim yapmamız gerekenin girişte görevliye selamünaleyküm demek olduğu söylendi, gerçi ben paldır küldür girince arkamdan birisi Sir, Mister, Mister diye bağırınca dönüp baktığımızda adam bir an durdu (hanım fazlası ile Arap görünümlü ) bende direkt selam verip müslüman olduğumu söyleyince buyrun cevabını verdi, nereden diye sorup Türk olduğumuzu söyleyincede hoşgeldin nidası ile kocaman bir sırıtma gördük. Camii benim için etkileyiciydi, çok hoşuma gitti, yani bilmiyorum orada olmak beni mutlu etti. Camiinin içine turistlerin girmesi yasak ama kapıda duran görevliye müslüman olduğunuzu söylediğinizde sizi içeri alıyor, namaz kılmak istiyorsanız terlik ve abdesthaneyi gösteriyor sonrada içeride sizi
gezdirip anlatıyor. Bu arkadaşlara herhangi bir ücret vermek zorunda değilsiniz, kendilerinin orada gönüllü olarak çalıştığını söylüyorlar, eğer sadaka ya da yardım babında bir şeyler vermek isterseniz, verdiğiniz parayı ona mı yoksa camiiyemi verdiğinizi sözlü olarak söylemenizi istiyorlar, eğer yarı yarıya verirseniz bunuda sözlü olarak söylemenizi istiyorlar. En azından benim muhatap olduğum abi bu şekilde yapıyordu. Camiinin bahçesindeki abdest alma yeri yıkılmış, bunu İspanyol turistleri gezdiren rehberden kulak misafiri olarak duyduk, neden yıkıldığını bilmiyorum ama yerinde yok, bahçede bir de güneş saati var bu da ilginç bir şeydi benim için.
güneş saati
tuz gölü
Kairoun'da bir camii daha var burası daha küçük, şeklen diğer camiiye benzeyen bir yapı. Bu iki yapıyıda özellikle İspanyol turistler geziyorlar. Bu
turistlere girişte üzerlerine şu arapların giydiği düğmesiz hırka gibi elbiseden veriyorlar, bayanlarada başörtüsü bu şekilde camiinin için gezebiliyorlar. Öğrendiğim kadarı ile ilk zamanlar müslüman ordularının bölgeye gelişinde kullanılmış, 654 yılında Bizans orduları ile yapılan savaşlarda bölgeyi kurmuşlar. Camiinin özelliği içerideki türbede Ensar'dan bir zatı muhteremin yatıyor olması. Kendisi bu bölgeye gelen ve müslümanlığı yayan ilk kişilerden ayrıca camiide Sakal-ı Şerif bulunduğu bu sebepten dolayı Berber Camii olarak adlandırıldığını söylediler. Osmanlı ve Endülüs döneminde camiye ek olarak medrese ve kuran kursu bölümleri inşa edilmiş. Burası da oldukça hoşuma gitti.
Berber camiinden fotolar
Kairoun ile ilgili söyleyebileceğim başka bir şey yok gibi, aşırı sıcak, aşırı iç içe ve yerleşim alanları kötü göründü gözüme. Kentin halı dokumalarının
ünlü olduğu, elde yapılan bu dokumaların çok uzun ömürlü olduğunu söylediler, şoförümüz bizi bir halı fabrikasına götürmek istedi ama biz satın almayacağımız ve orada satın almaya zorlanacağımızı bildiğimiz için gitmek istemedik, sıcak nedeni ile kenti ve bu kentin çarşısınıda gezmeden Sousse kentine doğru yola koyulduk. Kairoun için önerilen gezi saati sabah erken saatlerden en geç 12:00 ye kadar, sonrası çöl sıcağı diyor herkes.
Sousse
Bu kent Tunus'un güney sahilinde yer alan büyük kentlerinden birisi, turistik olarak bu bölgede de oteller var ama benim gözüme çarpan daha çok limanı oldu. Kentin göbeğinde bir yük limanı var, bir anda bütün büyüyü bozuyor. Aslında çok büyülü bir kentte değil, deniz kenarında bir meydan ve Medina sı var tüm kentlerde olduğu gibi, buradaki bayağı bir gezdik. Şimdi yanılıyormuyum bilmiyorum ama çinileri ile ünlü olan kent diye okumuştum, benim aklımda bu Sousse diye kaldı nedense. Burada pek çok dükkanda çini süsleme tabak çanak ve süs eşyaları satılıyor ama pek öyle el işine benzetemedim bana fabrikasyon gibi geldiler. Fiyatları ise diğer kentler ile aynı, yani Yasmine bölgesinde de aynı paraya alıyorsunuz. Satıcılara Türk olduğunuzu söyleyince yakınlık gösteriyorlar ama bu bence fiyata artı etki ediyor, yani size 100 diyecekse sanki 110 diyor, benmi çok paranoyağım bilmiyorumda bence fiyatı öğrenmeden Türk olduğunuzu söylemeyin, pazarlık aşamasında bu işleme geçin derim Türk olduğunuzu söyleyince duyacağınız şeyleri yazayım "Abdullah Gul" "Tayyip Erdogan, büyük adam, büyük, çok seviyoruz" "Kurtlar Vadisi Pusu" "Polat, iyi mafya, iyi adam" "Binbir Gece" "O dizi kötü şeyler gösteriyor" böyle yani, muhabbet bu. Türk bu adamlar için, bir de Habib Bourgiba ile Atatürk'ün aynı olduğunu söylemeleri, yani bizim için Atatürk ne ise onlar içinde Habib Bourgiba o.
Sousse' de çok fazla kalmadık, sıcak bunaltıcı idi yorgunluk gezi arkadaşlarımı çabuk vurdu
Port Kantouini - Hergla
Port Kantouini de zengin semti, burada küçük bir yat limanı var, sadece özel yatlar değil aynı zamanda turist gezdiren katamaranlar ve sanırım burada çok meşhur olan korsan gemileride vardı. Sahili ve denizini pek beğenmedim, yani gördüğüm yerlerde Yasmine deki plaj ve deniz ile yarışabilecek tek nokta Sidi Bou Said de idi bana göre.
Port Kantouni
Bu limandaki küçük soluklanmadan sonra yolumuzun üstünde yer alan Hergla'ya uğradık. Şoför bize burayı ekstradan gezdireceğini çok güzel bir yer olduğunu, burasının eski bir Berberi köyü olduğunu söyledi. Açıkçası hayal kırıklığına uğradım, çünkü bu kadar övdükten sonra gayet yeni duran beyaz mavi evler, küçük bir balıkçı barınağı görmek, ne bileyim böyle ekstrem bir manzara ile karşılaşmamak, ya da Berberi köyü diyorsan adamların geleneğini gösteren bir şeyler arıyor insan ama diğer kentlerden hiçbir farkı olmayan basit bir yer, sadece yol üstü gibi görerek uğranabilir.
Hergla fotolar
Biz 7 günlük bir tatil için geldik ama 7 gün yetmedi, eğer gerçekten Tunus'taki gezilebilecek tüm yerleri görmek aynı zamanda denizin tadınıda sonuna kadar çıkartmak istiyorsanız en az 10 gün diyorum. Çünkü geziler insanı yoruyor ve ardı ardına yapmak zor geliyor. Birer gün ara ile geziye çıkmak en ideali. Ben özellikle Tunus'ta tramvay ve banliyöleri fotoğraflamak için yeniden gitmeyi planladım ama bir türlü olmadı. Bunun dışında El Djem kentini görmek istiyordum, burada birde garip bir durum var, taksicilere otel görevlilerine El Djem' e gitmek istiyorum dediğinizde, ağız büküp bir şey yok ki orada diyorlar. Sana ne kardeşim, sana göre yok bana göre var. Dünyanın ikinci büyük Kolezyum'u burada, Roma imparatorluğundan kalan eserlerden birisi evet kentte sadece görülecek
bu var, bazı insan için değer bazı insan için değmez, şahsen ben görmek ve fotoğraflamak isterdim. Kairoun ve Sousse arasında uzaktan gördüğümüz tuz gölü küçük aslında, buradan güneye doğru pek çok küçük tuz gölü var, asıl en büyüğü oldukça güneyde bayağı bir yol alıyor, böyle bir manzara meraklısı iseniz değer, yine güneyde kalan Matmata bölgesi var. Öğrendiğim kadarı ile burada yer altına yapılmış evler varmış, bir kısmında halen insanlar oturuyorlar. Bu bölgenin ünü Star Wars filmlerinde ki yer altı evleri sahnelerinin burada çekilmiş olması, bunu da görmeyi isterdim. Bu arada El Djem deki kolezyumda Gladyatör filminin çekimlerinin yapıldığı kolezyum imiş. Gezmek istedikten sonra Tunus'ta gezi imkanı çok, yine güneyde develer ile gidilen Sahra gezileri, dört tekerlekli motorlar ile yapılan geziler (buna da katılamadık yav) var, nerede ise her kentte Korsan gemileri ile deniz gezileri var, vaktiniz ve yeterli
paranız var ise keyfinize göre hepsini değerlendirebilirsiniz. Bir de yine ülkenin güneyinde tarihi bir tren işletmesi var, ismi Kızıl Kertenkele, bu tren
ile bir vadi içine yolculuk yapılıyor, sadece turistler ve tren meraklılarının ziyaret ettiği bir işletme, görmeyi isterdim ama kısmet olmadı.
Tunus gidilebilecek, rahatlıkla gezilebilecek bir yer. Ben çok keyif aldım, doğru bir planlama ve finansman ile çok daha keyifli bir hale de gelebilirdi.
Bugünlerdeki gergin ortama bakarak gidilebilecek tek Kuzey Afrika ülkesi konumunda, herkes eski Başkan'a sövüp duruyor, paraları nasıl yediğinden
bahsediyorlar, kendi adına yaptırdığı ve ailesine tahsis edilmiş camiiyi örnek gösteriyorlar, şimdiki yönetimin iyi olduğunu Türkiye'yi örnek aldıklarını daha iyi olacağına inandıklarını söylüyorlar. Satıcıları def etmek zor olmuyor, illa bir şey alacaksanız sıkı pazarlık yapın, ya da almadan çıkın iki dükkan ötede aynı malı daha ucuza teklif ederler zaten. Otellerden büyük beklenti içinde olmayın, bizim kaldığımız otel kaç yıldız ben bir türlü anlayamadım ama kesinlikle 4 bile değildi benim için. Marmaris'teki 4 yıldız her otel ezer bunları ama iyileride var, hakikatten saray gibi olanlar var tabii bütçe ile alakalı bir durum, zaten seyahat acentası soruyor ne kadar finansmanınız var diye ona göre otel bakıyor size. Eğlence hayatı sınırlı, eğer disko merakı olan varsa dışarıdaki mekanlar oldukça erken kapanıyor, bizim otelin karşısında bir Goa Club vardı, gerçi tam Goa çalmıyorlardı araya club falanda karışıyordu ya neyse, sanırsın ki mübareklerin hepsi müptezel, çekiyorlar hapı ohhhhh balon yapalım hadi uçuralım modundalar. Yok tabi öyle bir şey, sadece bir gün arap bir grup genç müzik eşliğinde içerekten denizde oynaşıp durdular, yani uçan olduysa bir onlar uçmuştur. Bunların kapandığı saatten sonra ise otellerin kendi içindeki diskoları açıyorlarmış ve robot olduğunu düşündüğüm animatörler falan orada devam ettiriyorlarmış eğlenceyi, miş diyorum çünkü görmedim, pek meraklısı değilim. Sıkı bir Goa Trance Trip partisi olsa coşardık belki :D
Genel olarak güler yüzlü, dil olarak anlaşabiliyorsanız hoş sohbet insanlar, bana kendileri olamıyorlar gibi geldi, biraz Berberi, biraz Arap, biraz Fransız. Otellerde fazlası ile Rus ve Kuzey Afrikalı turist var, her ikiside kaba ve saygısız. Turistik bölgede sosyal durumu şöyle özetleyeyim mesela üstsüz güneşlenme olayı yok, Avrupalı hiçbir turist bunu yapmıyor ama gerisinde rahatlar, Ruslar içip içip saçmalıyorlar yorum yapmak istemiyorum ama dediğim gibi bunları seven kimse yok dünyada herhalde, Arap turistler dil avantajı ile pek çok imtiyaz sağlıyorlar, garsonlar ve görevliler ile irtibatı kurup avantaj sağlıyorlar ama yemek sıralarında öne geçmeler, ayı gibi hareketler, tabağına tüm tepsiyi doldurup sıradakiler aldırmadan çekip gitmeler. Ben şunu söyleyeyim bizim insanımız böyle bir ortama girdiğinde dikkat ediyor, kendi evinde böyle olsada toplum içinde böyle yapmamaya gayret ediyor ben bunu güney seyahatlerimde gözlemledim ne kadar doğru bir gözlem tartışılır ama biz bu konuda dikkatliyiz, bu herifler ise maşallah salma dana gibiler, çok sinirimi
bozdular, olay çıkartma isteğimiz depreşti oralarda. Araplarda çeşit çeşit, içki içenide var, normal elbise ile açık saçık gezenide, tesettür mayosu ile
denize girenide. Ben bu karışımdan hiç rahatsız olmadım açıkçası, bana enteresan geldi, güzel aslında kimse kimseye hış kışt demiyor, herkes kendi kafasında.
İmkanı olan ve oralarda bir ülke görmek isteyen herkese tavsiye ederim. Aklımda kalanlardan bahsetmeye çalıştım, belki genel bilgilerden atladıklarım olabilir aklıma gelirse eklerim.
Başkent Tunus ülke ile aynı ismi taşıyor, kent içinde gezecek görecek çok bir şey olmadığı söylendi bize, yaklaşık 1 - 1,5 saat kadar kaldık ve sadece kent meydanını gördük. Meşhur denilen Medina sına girme imkanı bulamadık, korkunç bir kalabalık vardı sanki herkes pazartesi günü yememiş içmemiş terlik ve çanta almaya gelmiş gibiydi kent merkezinde ülkenin kurucusu gibi görülen ve halkın çok değer verdiği Habib Bourgiba'nın ismini taşıyan bir bulvar var ve kent burası. Meydanın bir ucu Medina diğer ucunda ise saat kulesi var, insanlar burada bir aşağı bir yukarı yürüyorlar. Cadde üzerinde büyük bir katolik kilisesi, kentin tiyatro binası ve anladığım kadarı ile başbakanlık ve emniyet binaları var. Ülkedeki yönetim değişimi esnasında tüm olaylar bu bulvarda ve buradaki devlet binaları önünde gerçekleşmiş, bu yüzden mi bilemiyorum ama ortalık polis kaynıyordu, çok çeşitli polisler her köşe başındalar bu biraz sıkıcı bir durum zaten kentte ağır bir hava var. Bize böyle geldi, insanlar gergin ve mutsuz. Bu durumu diğer yerlerde hissetmedik, neden bilmiyorum ama Tunus kentinde çok fazla negatif enerji var. Benim gibi sürtme meraklısı iseniz ya ekibinizde sizin gibi olacak ya da yanlız olacaksınız bunu belirteyim, çünkü sıcak ve çocuk ve bayanlar için zor olabiliyor, ben bu yüzden bu kenti pek keşfedemedim. Arka sokaklar fazlası ile bizden, yani başta dediğim gibi herhangi bir Anadolu kenti hatta İstanbul'un varoşlarından farklı değil, kahvehaneler, kaldırımlarda yayılmış adamlar, küçük dükkanlar ve zor yaşamlar.
Tunus'ta görülebilecek en değerli ve büyük yer Bardo Mozaik müzesi, belirttiğim gibi ben burayı gezemedim. Sadece bu müzeyi gezmek en az yarım gününüzü alıyor diyorlar, dünyanın en büyük mozaik müzesi ve nette gördüğüm fotolar gerçekten çok etkileyici idi, kendi gözümle görmeyide çok istiyorum (Yeni bir Tunus gezisine ışık yakıyorum burada)
Sidi Bou Said - Kartaca
Tunus'tan sonra aynı gün yaklaşık 40 km. (şoför öyle dedi) mesafedeki Sidi Bou Said'e geçtik, amaç önce bir öğle yemeği olduğu için aradaki Kartaca'yı sonraya bıraktık. Tunus'ta Sidi Bou Said' e giderken bir tarafınızda deniz bir tarafınızda göl olan bana Küçükçekmece bölgesini hatırlatan bir yerden geçiyorsunuz, çok tekrar ettim ama hakikatten bana çok tanıdık geldi gezdiğim yerler, acaba İstanbul'u mu özledim ne?
Sidi Bou Said bölgesi turistler için meşhur bir bölge, burada evlerin çoğu ülkenin zenginlerine ait, evlerin tamamı akdeniz rengi yani beyaz ve mavi. EVler mavi kapıları ile meşhur, ben bunun nereden geldiğini sordum, yani daha doğrusu kaç senedir var bu boyama diye sorduğumda çok eski olduğunu herkesin kendini bildi bileli evlerin bu şekilde olduğunu söylediler, İtalya'dan mı geliyor kökeni dediğimde ise hayır Yunanistan cevabını aldım, ilginç. Yanlız gördüğüm yerler arasında en sevdiğim oldu, ışıl ışıl bir yer, deniz manzarası ve denizi harika, burada gezmek insana keyif veriyor.
Sidi Bou Said den fotoğraflar
Kartaca, meşhur Kartaca. Herkes en azından Kartacalı Hannibal'i bilir, tarih notlarına göre Roma'ya kan kusturan adam tabii cevabını bütün Kartaca'nın yerle bir edilmesi ile almış. Fazla inat zarardır. Kartaca'da bilmiyorum ama biraz şoförün oyununa geldim gibi hissediyorum. Bizi Kartaca müzesine götürdü, girişin ücretli olduğunu 10€ alındığını ama içeride aşağıda fotosunu verdiğim taşlar dışında hiçbir şey olmadığını söyledi, yani sadece kalıntı sütun dipleri var dedi, bende dışarıdan bir iki foto çektim, bir de tarihi Kartaca katedrali var aynı yerde onu fotoğrafladım. Netteki bilgilerden öğrendiğim kadarı ile burada sergilenenler eski Kartaca'nın çok ama çok küçük bir kesimi imiş, kentin tamamının yer altında olduğunu ama çıkartılmadığını yazıyorlar.
Kartaca fotoları
Kairoun
Kairoun Tunus ziyareti yapmaya karar verdiğimde duyduğum bir kent, özelliği her yerde islamiyetin dördüncü kutsal şehri olarak geçiyor. Oraya gidene kadar bununla ilgili bir evhama kapılmadım ama nedense şoförün anlatımı (bu arada amca harika Almanca konuşuyordu) ve cami görevlisinin anlatımı bende bunu biraz pazarlama izlenimi uyandırdı. Evet harika bir mekan, tarihi itibari ile değerli, eğer böyle şeylere değer veriyorsanız görmelisiniz ama gerçekten islami kaynaklarda böyle geçiyormu bilmiyorum. Dördüncü kutsal şehir vasfını almasını sebebi ise Afrika topraklarındaki ilk camii olması ve buradan sonra islamiyetin hızla bölgeye yayılmış olması anlatılıyor. Camiinin mimarisi çok ilginç, dış tasarımı, minaresi bize çok farklı geliyor ama içi oldukça tanıdık, içeride sütunların her biri diğerinden farklı taştan bu da ilginç bir görünüm veriyor.
Kairoun büyük camiiden fotolar
Camiye giriş turistler için ücretli, kaç para sormadım ama bizim yapmamız gerekenin girişte görevliye selamünaleyküm demek olduğu söylendi, gerçi ben paldır küldür girince arkamdan birisi Sir, Mister, Mister diye bağırınca dönüp baktığımızda adam bir an durdu (hanım fazlası ile Arap görünümlü ) bende direkt selam verip müslüman olduğumu söyleyince buyrun cevabını verdi, nereden diye sorup Türk olduğumuzu söyleyincede hoşgeldin nidası ile kocaman bir sırıtma gördük. Camii benim için etkileyiciydi, çok hoşuma gitti, yani bilmiyorum orada olmak beni mutlu etti. Camiinin içine turistlerin girmesi yasak ama kapıda duran görevliye müslüman olduğunuzu söylediğinizde sizi içeri alıyor, namaz kılmak istiyorsanız terlik ve abdesthaneyi gösteriyor sonrada içeride sizi
gezdirip anlatıyor. Bu arkadaşlara herhangi bir ücret vermek zorunda değilsiniz, kendilerinin orada gönüllü olarak çalıştığını söylüyorlar, eğer sadaka ya da yardım babında bir şeyler vermek isterseniz, verdiğiniz parayı ona mı yoksa camiiyemi verdiğinizi sözlü olarak söylemenizi istiyorlar, eğer yarı yarıya verirseniz bunuda sözlü olarak söylemenizi istiyorlar. En azından benim muhatap olduğum abi bu şekilde yapıyordu. Camiinin bahçesindeki abdest alma yeri yıkılmış, bunu İspanyol turistleri gezdiren rehberden kulak misafiri olarak duyduk, neden yıkıldığını bilmiyorum ama yerinde yok, bahçede bir de güneş saati var bu da ilginç bir şeydi benim için.
güneş saati
tuz gölü
Kairoun'da bir camii daha var burası daha küçük, şeklen diğer camiiye benzeyen bir yapı. Bu iki yapıyıda özellikle İspanyol turistler geziyorlar. Bu
turistlere girişte üzerlerine şu arapların giydiği düğmesiz hırka gibi elbiseden veriyorlar, bayanlarada başörtüsü bu şekilde camiinin için gezebiliyorlar. Öğrendiğim kadarı ile ilk zamanlar müslüman ordularının bölgeye gelişinde kullanılmış, 654 yılında Bizans orduları ile yapılan savaşlarda bölgeyi kurmuşlar. Camiinin özelliği içerideki türbede Ensar'dan bir zatı muhteremin yatıyor olması. Kendisi bu bölgeye gelen ve müslümanlığı yayan ilk kişilerden ayrıca camiide Sakal-ı Şerif bulunduğu bu sebepten dolayı Berber Camii olarak adlandırıldığını söylediler. Osmanlı ve Endülüs döneminde camiye ek olarak medrese ve kuran kursu bölümleri inşa edilmiş. Burası da oldukça hoşuma gitti.
Berber camiinden fotolar
Kairoun ile ilgili söyleyebileceğim başka bir şey yok gibi, aşırı sıcak, aşırı iç içe ve yerleşim alanları kötü göründü gözüme. Kentin halı dokumalarının
ünlü olduğu, elde yapılan bu dokumaların çok uzun ömürlü olduğunu söylediler, şoförümüz bizi bir halı fabrikasına götürmek istedi ama biz satın almayacağımız ve orada satın almaya zorlanacağımızı bildiğimiz için gitmek istemedik, sıcak nedeni ile kenti ve bu kentin çarşısınıda gezmeden Sousse kentine doğru yola koyulduk. Kairoun için önerilen gezi saati sabah erken saatlerden en geç 12:00 ye kadar, sonrası çöl sıcağı diyor herkes.
Sousse
Bu kent Tunus'un güney sahilinde yer alan büyük kentlerinden birisi, turistik olarak bu bölgede de oteller var ama benim gözüme çarpan daha çok limanı oldu. Kentin göbeğinde bir yük limanı var, bir anda bütün büyüyü bozuyor. Aslında çok büyülü bir kentte değil, deniz kenarında bir meydan ve Medina sı var tüm kentlerde olduğu gibi, buradaki bayağı bir gezdik. Şimdi yanılıyormuyum bilmiyorum ama çinileri ile ünlü olan kent diye okumuştum, benim aklımda bu Sousse diye kaldı nedense. Burada pek çok dükkanda çini süsleme tabak çanak ve süs eşyaları satılıyor ama pek öyle el işine benzetemedim bana fabrikasyon gibi geldiler. Fiyatları ise diğer kentler ile aynı, yani Yasmine bölgesinde de aynı paraya alıyorsunuz. Satıcılara Türk olduğunuzu söyleyince yakınlık gösteriyorlar ama bu bence fiyata artı etki ediyor, yani size 100 diyecekse sanki 110 diyor, benmi çok paranoyağım bilmiyorumda bence fiyatı öğrenmeden Türk olduğunuzu söylemeyin, pazarlık aşamasında bu işleme geçin derim Türk olduğunuzu söyleyince duyacağınız şeyleri yazayım "Abdullah Gul" "Tayyip Erdogan, büyük adam, büyük, çok seviyoruz" "Kurtlar Vadisi Pusu" "Polat, iyi mafya, iyi adam" "Binbir Gece" "O dizi kötü şeyler gösteriyor" böyle yani, muhabbet bu. Türk bu adamlar için, bir de Habib Bourgiba ile Atatürk'ün aynı olduğunu söylemeleri, yani bizim için Atatürk ne ise onlar içinde Habib Bourgiba o.
Sousse' de çok fazla kalmadık, sıcak bunaltıcı idi yorgunluk gezi arkadaşlarımı çabuk vurdu
Port Kantouini - Hergla
Port Kantouini de zengin semti, burada küçük bir yat limanı var, sadece özel yatlar değil aynı zamanda turist gezdiren katamaranlar ve sanırım burada çok meşhur olan korsan gemileride vardı. Sahili ve denizini pek beğenmedim, yani gördüğüm yerlerde Yasmine deki plaj ve deniz ile yarışabilecek tek nokta Sidi Bou Said de idi bana göre.
Port Kantouni
Bu limandaki küçük soluklanmadan sonra yolumuzun üstünde yer alan Hergla'ya uğradık. Şoför bize burayı ekstradan gezdireceğini çok güzel bir yer olduğunu, burasının eski bir Berberi köyü olduğunu söyledi. Açıkçası hayal kırıklığına uğradım, çünkü bu kadar övdükten sonra gayet yeni duran beyaz mavi evler, küçük bir balıkçı barınağı görmek, ne bileyim böyle ekstrem bir manzara ile karşılaşmamak, ya da Berberi köyü diyorsan adamların geleneğini gösteren bir şeyler arıyor insan ama diğer kentlerden hiçbir farkı olmayan basit bir yer, sadece yol üstü gibi görerek uğranabilir.
Hergla fotolar
Biz 7 günlük bir tatil için geldik ama 7 gün yetmedi, eğer gerçekten Tunus'taki gezilebilecek tüm yerleri görmek aynı zamanda denizin tadınıda sonuna kadar çıkartmak istiyorsanız en az 10 gün diyorum. Çünkü geziler insanı yoruyor ve ardı ardına yapmak zor geliyor. Birer gün ara ile geziye çıkmak en ideali. Ben özellikle Tunus'ta tramvay ve banliyöleri fotoğraflamak için yeniden gitmeyi planladım ama bir türlü olmadı. Bunun dışında El Djem kentini görmek istiyordum, burada birde garip bir durum var, taksicilere otel görevlilerine El Djem' e gitmek istiyorum dediğinizde, ağız büküp bir şey yok ki orada diyorlar. Sana ne kardeşim, sana göre yok bana göre var. Dünyanın ikinci büyük Kolezyum'u burada, Roma imparatorluğundan kalan eserlerden birisi evet kentte sadece görülecek
bu var, bazı insan için değer bazı insan için değmez, şahsen ben görmek ve fotoğraflamak isterdim. Kairoun ve Sousse arasında uzaktan gördüğümüz tuz gölü küçük aslında, buradan güneye doğru pek çok küçük tuz gölü var, asıl en büyüğü oldukça güneyde bayağı bir yol alıyor, böyle bir manzara meraklısı iseniz değer, yine güneyde kalan Matmata bölgesi var. Öğrendiğim kadarı ile burada yer altına yapılmış evler varmış, bir kısmında halen insanlar oturuyorlar. Bu bölgenin ünü Star Wars filmlerinde ki yer altı evleri sahnelerinin burada çekilmiş olması, bunu da görmeyi isterdim. Bu arada El Djem deki kolezyumda Gladyatör filminin çekimlerinin yapıldığı kolezyum imiş. Gezmek istedikten sonra Tunus'ta gezi imkanı çok, yine güneyde develer ile gidilen Sahra gezileri, dört tekerlekli motorlar ile yapılan geziler (buna da katılamadık yav) var, nerede ise her kentte Korsan gemileri ile deniz gezileri var, vaktiniz ve yeterli
paranız var ise keyfinize göre hepsini değerlendirebilirsiniz. Bir de yine ülkenin güneyinde tarihi bir tren işletmesi var, ismi Kızıl Kertenkele, bu tren
ile bir vadi içine yolculuk yapılıyor, sadece turistler ve tren meraklılarının ziyaret ettiği bir işletme, görmeyi isterdim ama kısmet olmadı.
Tunus gidilebilecek, rahatlıkla gezilebilecek bir yer. Ben çok keyif aldım, doğru bir planlama ve finansman ile çok daha keyifli bir hale de gelebilirdi.
Bugünlerdeki gergin ortama bakarak gidilebilecek tek Kuzey Afrika ülkesi konumunda, herkes eski Başkan'a sövüp duruyor, paraları nasıl yediğinden
bahsediyorlar, kendi adına yaptırdığı ve ailesine tahsis edilmiş camiiyi örnek gösteriyorlar, şimdiki yönetimin iyi olduğunu Türkiye'yi örnek aldıklarını daha iyi olacağına inandıklarını söylüyorlar. Satıcıları def etmek zor olmuyor, illa bir şey alacaksanız sıkı pazarlık yapın, ya da almadan çıkın iki dükkan ötede aynı malı daha ucuza teklif ederler zaten. Otellerden büyük beklenti içinde olmayın, bizim kaldığımız otel kaç yıldız ben bir türlü anlayamadım ama kesinlikle 4 bile değildi benim için. Marmaris'teki 4 yıldız her otel ezer bunları ama iyileride var, hakikatten saray gibi olanlar var tabii bütçe ile alakalı bir durum, zaten seyahat acentası soruyor ne kadar finansmanınız var diye ona göre otel bakıyor size. Eğlence hayatı sınırlı, eğer disko merakı olan varsa dışarıdaki mekanlar oldukça erken kapanıyor, bizim otelin karşısında bir Goa Club vardı, gerçi tam Goa çalmıyorlardı araya club falanda karışıyordu ya neyse, sanırsın ki mübareklerin hepsi müptezel, çekiyorlar hapı ohhhhh balon yapalım hadi uçuralım modundalar. Yok tabi öyle bir şey, sadece bir gün arap bir grup genç müzik eşliğinde içerekten denizde oynaşıp durdular, yani uçan olduysa bir onlar uçmuştur. Bunların kapandığı saatten sonra ise otellerin kendi içindeki diskoları açıyorlarmış ve robot olduğunu düşündüğüm animatörler falan orada devam ettiriyorlarmış eğlenceyi, miş diyorum çünkü görmedim, pek meraklısı değilim. Sıkı bir Goa Trance Trip partisi olsa coşardık belki :D
Genel olarak güler yüzlü, dil olarak anlaşabiliyorsanız hoş sohbet insanlar, bana kendileri olamıyorlar gibi geldi, biraz Berberi, biraz Arap, biraz Fransız. Otellerde fazlası ile Rus ve Kuzey Afrikalı turist var, her ikiside kaba ve saygısız. Turistik bölgede sosyal durumu şöyle özetleyeyim mesela üstsüz güneşlenme olayı yok, Avrupalı hiçbir turist bunu yapmıyor ama gerisinde rahatlar, Ruslar içip içip saçmalıyorlar yorum yapmak istemiyorum ama dediğim gibi bunları seven kimse yok dünyada herhalde, Arap turistler dil avantajı ile pek çok imtiyaz sağlıyorlar, garsonlar ve görevliler ile irtibatı kurup avantaj sağlıyorlar ama yemek sıralarında öne geçmeler, ayı gibi hareketler, tabağına tüm tepsiyi doldurup sıradakiler aldırmadan çekip gitmeler. Ben şunu söyleyeyim bizim insanımız böyle bir ortama girdiğinde dikkat ediyor, kendi evinde böyle olsada toplum içinde böyle yapmamaya gayret ediyor ben bunu güney seyahatlerimde gözlemledim ne kadar doğru bir gözlem tartışılır ama biz bu konuda dikkatliyiz, bu herifler ise maşallah salma dana gibiler, çok sinirimi
bozdular, olay çıkartma isteğimiz depreşti oralarda. Araplarda çeşit çeşit, içki içenide var, normal elbise ile açık saçık gezenide, tesettür mayosu ile
denize girenide. Ben bu karışımdan hiç rahatsız olmadım açıkçası, bana enteresan geldi, güzel aslında kimse kimseye hış kışt demiyor, herkes kendi kafasında.
İmkanı olan ve oralarda bir ülke görmek isteyen herkese tavsiye ederim. Aklımda kalanlardan bahsetmeye çalıştım, belki genel bilgilerden atladıklarım olabilir aklıma gelirse eklerim.