gnl-RS.10 » Raylı Sistem Araçları Konseptine Kim Karar Verir?

Anonymouss

gnl-RS.10 » Raylı Sistem Araçları Konseptine

Mesaj gönderen Anonymouss » 27 Kas Prş, 2008 23:35

Yeni açılacak olan bir çok hatlar için keyifsiz rahatsız edici yolculuk günleri bizleri bekliyor. Bu araçları kimler tasarlıyor? Bunların üretim sırasında nasıl onay veriyorlar? Bu kadar araçların koltuk düzeninin böyle olması tesadüf değildir . Daha fazla yolcu alınacak diye işkence dolu yolculuklara şşimdiden hazır olun. İşte bunlar bizim ülkemizde hizmet verecek araçlarımız.

İSTANBUL METROSU Şişhane Taksim Araçları

Bu oturma planı yüzünden yolcular birrbirlerini ayaklarına basacaklar Peronlarda iniş çıkış olurken seyredin ortalık books maçı gibi olacak.

Resim

OTOGAR BAĞCILAR KİRAZLI METRO Araçları

Koltukların haline bakın bari kapının yanına tahta koysunlarda oturan olsun köy kahveleri gibi koltukları var bu aracın.

Resim

MARMARAY Araçları

Bu da İstanbul Metrosu'nun kankası bunlar tesadüf değil işte Halkalı Gebze arası bu araçlarla yolcular birbirlerinin üstüne çıkacaklar ben 2 katlı tren önermiştim dinleyen var mı?

Resim

Not: Başlık Doğukan' ın izni ile Raylı Sistem Araçları Konseptine Kim Karar Verir? olarak tarafımdan değiştirilmiştir. - Esat -

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18055
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 28 Kas Cum, 2008 01:08

Evet bu endişelerin yersiz değil aslında Doğukan, aynı endişeleri bende bir yolcu olarak taşıyorum hele ki bizim milletimiz tepkilerini anlamsız yoğunluklarda gösterdiği için pek çok tartışmalar yaşanacaktır diye bende düşünüyorum.

İşin yolcu tarafından baktığımızda yolculuk konforunun düşeceğine bende inanıyorum. Öncelikle bir erkek olarak dahi ayaktaki bir insanın gözümün önüne dikilip üstüme abanır gibi durmasından hiç hazzetmem bu çok rahatsız edici ve boğucu bir durum kaldı ki bayanların bu tip oturma planında yaşayacaklarını düşünemiyorum bile, bu işin savunmasında "ne var yahu Avrupa' da hep böyle" derlerse bende o zaman Avrupa' dan insanda transfer edin derim, :) Brüksel' de gözlerimizin önünde STIB' in müdürüne tabiri caiz ise fırça atan yolcuyu unutamıyorum sebebi de nerede ise bunun ile aynı idi oturma alanının arkasına konulmuş bir bilgi panosu nedeni ile insanların gelip önünde durması ve yazıyı okumak için eğilmesi rahatsızlık verici olması idi ve o bey bunu çok güzel dile getirmişti, yolcu odaklı işletmecilik diye bir kavram vardır herhalde ama nerede?

Bu araçların bir diğer handikapı hepsinin worm dediğimiz kurt/tırtıl tarzı yapıya sahip olması, yani "Yolcunun Homojen Şekilde Dağıtılması" olarak pazarlanan bu sistemde tüm vagonlar modüler bir şekilde bağlanabiliyor fakat yolculuk tecrübesi ile sabittir ki özellikle makas bölgelerinde ya da yolun bozuk olduğu bölümlerde meydana gelen rezonans yolculuk konforunu berbat etmektedir, araç tek bir parça gibi hareket etmekte ama monoblok olmadığı için körükler ile birbirine bağlı olduğu için bir salınım oluşmakta ve bu salınım arkaya doğru hakikaten savrulmalara sebep olabiliyor, ve kimse bizim makinistlerimiz 30 la gider bir şey olmaz demesin, makinistler pek çok yerde pek çok zaman küçük kuralları es geçebiliyorlar, çünkü yaptıkları iş rutin ve sıkıcı, hele ki rotasyonda yoksa işletme körlüğü nedeni ile küçük atlamaların olması kesinlikle olası.

Yani bence eksileri bunlar koltukların tamamının yan olması bencede hoş değil, ayrıca aracın bütün olması ilk gördüğümde benimde çok hoşuma gitmişti evet homojen bir dağılım için en basit çözüm ama yolculuk bence pek hoş değil, tabii ben bu tecrübeyi İstanbul' da edinmedim belki de bu araçlarda bu handikapa bir çözüm üretilmiştir. Ve aslında yolcuların rahatsızlığını önlemek için yapılabilecek şeyde ayaktaki yolcuların tutamaklarını aracın ortasına yakın yapmaktı diye düşünüyorum bu sayede ayaktaki yolcular oturanlar üzerinde baskı unsuru olamayacaktı ama bu seferde araç içinde hareket etmek isteyen yolcuların oturan yolcuların ayaklarına basması gibi bir durum ortaya çıkar çünkü geçiş yolu bu sefer aracın ortasından yanlara kayacaktır. Ben yolcu olsam öyle geçerdim ve ben bir yolcuyum.

Araca bir de "ben işletmeci olsaydım" diyerek bakış açısı sunacağım ama önce bir iki görüş daha alalım bu gecelik bu kadar :)

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18055
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 30 Kas Pzr, 2008 21:39

Bu tip araç yapıları aslında yeni değil, biz ülkemizde yeni gördüğümüz için bize biraz abes geliyor, sanırım Amerika' da bu çok uzun zamandır kullanılan bir konsept zaten meşhur NewYork metro vagonlarını tv de görmeyen kalmamıştır :)

Şahsi görüşüm İstanbul gibi yoğun yolcusu bulunan bir kentte toplu taşımacılık yapıyor isem ayakta yolcu taşımak tabii ki hedefim olurdu, sebebi basit ne kadar ayakta duracak yer varsa o kadar az peronda yolcu olur, tabi bu denklem aslında ters işler, raylı toplu taşımaya doymamış şehirlerde alınan her araç ya da sistemde meydana gelen her rahatlama + yolcu olarak geri dönmektedir, dolayısı ile bu doygunluk noktasını yakalamamız için İstanbul özelinde daha çok zamanımız olduğuna göre bu kısır döngü uzunca bir süre daha devam edecek demektir.

Bakım onarım maliyetlerinde ise koltukların sabit ya da tip-top olması ile fark ortaya çıkmaktadır, İstanbul için sipariş edilen Alstom Citadis tramvay araçlarında tip-top tabir edilen kalktığınızda katlanan koltuklar İstanbul Ulaşım A.Ş. nin talebi ile iptal edilerek sabit hale getirilmişti, çünkü tip-top koltukların arıza oranı yüksek ve bakım onarım maliyetide yüksekti. Tabi bir yolcu olarak ayakta yolcunun avantajını anlamak biraz zor olabilir, dediğim gibi bu bence işletmeci için avantajdır, yolcu için dezavantajları zaten bir önceki mesajımda saymıştım.

Fakat yine bir takım düşüncelerimi belirtmeden geçemeyeceğim, birinci sorum bu araçlar örnek 6' li bir dizi oluşturabilmek için iki makinist kabinli (ABB lerden alışkanlıkla MD diyelim) 4 kabinsiz (ABB lerden alışkanlık ile M diyelim) MD+M+M+M+M+MD şeklinde birleştirildi ve ortadaki M in bojisi arıza verdi bu durumda tüm set bakım alanına girip bakım süresince servis dışımı kalacak? Setin bozularak sağlam modulün araya takılmasının süre ve işçilik maliyeti bazında kar/zararı nedir?

İkinci sorum (bazı araçlarda olmadığını biliyorum, en azından 5 ay önce yoktu) araçların içerisinde geniş bir alan sağlanıyor, peki neden tekerlekli sandalye yeri yok ya da bebek arabası ile anne ya da refakatçinin oturması için bir koltuk? :) bu kadar zormu? Yoksa halk otobüsleri gibi raylı sistem araçlarına da bu araçlar alınmayacak mı? Rottem araçlarında bu iş için yeterince boşluk bırakılmıştı hem T4 hemde M2 için gelenlerde bu alanlar mevcut ama bağlama kayışı yok, çok basit bir detay değil mi? Evet bebek arabası ya da tekerlekli sandalyeyi bağlayarak sabitlemek için tutamaklar ile aynı malzemeden üretilmiş bağlama kayışları yok, bu maliyeti kaç bin euro arttıran bir etken acaba bir de bunu merak ediyorum? Ya da sonradan eklendi mi? Bakalım belki sorularımıza bir cevap alabiliriz.

Mehmet Kasım
Seyyah
Mesajlar: 4319
Kayıt: 09 Kas Cum, 2007 12:38

Mesaj gönderen Mehmet Kasım » 07 Şub Sal, 2012 17:13

adamlar yapmış yav. estram ile renk bile aynı. ben bu rengin eskişehire özel olduğunu ve bir kent markası konsepti içinde olduğunu sanıyordum. taklitçilik mi desem?

Resim

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5553
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 07 Şub Sal, 2012 17:51

Taklitçilik olduğunu sanmıyorum. Belki var olan bir modeli seçmek ve böylece fiyatta kazanmaktır. Bizde herhangi bir CI henüz daha çoook uzak. Biz karmaşa salata domates biber patlıcang hayranıyız ya.

Londra=kırmızı; Berlin=sarı; Eski İstanbul=kızıl/krem; Münih=mavi/beyaz; Basel=yeşil; Zürih=mavi(/beyaz?); Freiburg=kızıl/beyaz …

Ya bugün Türkiye’de “korporıt aydentiti”?!

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18055
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 07 Şub Sal, 2012 17:58

Bendeki kesin bilgi değil ama iki kent aynı zamanda araçları satın aldı diye biliyorum, üretim yeri aynı fabrika ve muhtemelen araç üzerinde özelleştirme talep edilmediği için standart bu renk ile alınmış olabilir, Başar ın söylediği gerekçe ile.

Mehmet Kasım
Seyyah
Mesajlar: 4319
Kayıt: 09 Kas Cum, 2007 12:38

Mesaj gönderen Mehmet Kasım » 07 Şub Sal, 2012 18:24

eskişehire gitiğimde heryerde bir şehir eskişehirdir gibi süslü laflar vardı. derede giden gondol, avmlerde büyükerşen kitapları, posterleri, ve tramvay. tüm bunlardan yola çıkarak tramvayın rengi bile eskişehirle özdeşleşmiş. bir kent markası gibi. ama benzerini görünce eskişehirin havası söndü bende. hayran kalmıştım da biraz. iyi bir pr çalışması diye.

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18055
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 07 Şub Sal, 2012 18:29

Mehmet Kasım yazdı:tramvayın rengi bile eskişehirle özdeşleşmiş. bir kent markası gibi.
Ee ne güzel işte, Linz dekilerin hepsi o renk değil zaten çoğu reklam kaplanmış sanırım :D Eskişehir paraya tamah ederek araçlarına reklam kaplatırsa o havayı kaybeder, diğer taraftan araç dış boyasında zaten pek kalmadı bu kurumsal olayı, varda öylesine var gibi, millet basıyor parayı reklamını yapıştırıyor, para konuşur agaaaaa.

btgn
Yıllık Paso
Mesajlar: 425
Kayıt: 08 Tem Prş, 2010 17:34

Mesaj gönderen btgn » 07 Şub Sal, 2012 19:02

İstanbul'un yeni Alstom tramvayları geldiğinde de İstanbul'a özel tasarlandı, laleye benzetildi, v.s. bir sürü haber yapıldı ama Alstom'un aynı model tramvayları farklı şehirlerde de kullanılıyor. İstanbul bu işi bu kadar dillendirmişken aynısı varsa , bu konuda bir iddası olmayan Eskişehir'in tramvaylarının başka bir şekilde bulunması gayet normal, sonuçta bu tramvayların boyası katalogdan seçiliyor. Anca Bursa'nın yeni Bombardier araçları gibi absürd bir renk seçilirse sizin şehrinize özel olabilir.

Kullanıcı avatarı
alabay
Evliya Çelebi
Mesajlar: 5553
Kayıt: 21 Eyl Cum, 2007 12:12

Mesaj gönderen alabay » 07 Şub Sal, 2012 19:14

İlk başta şu ve şu RAL numarasını isterük dersen, ilk kaplamada bu olay olur ve bitar. Aslında. Berlin tramvayı, Freiburg tramvayı, Münih tramvayı … yani aynısı başka yerde yok. Basit bir iş. Kimlik ile ilgili (identite).

Kullanıcı avatarı
Esat
Pir-i Seyyâh
Mesajlar: 18055
Kayıt: 17 Eyl Pzt, 2007 13:37

Mesaj gönderen Esat » 07 Şub Sal, 2012 19:18

Berk yazdı:İstanbul'a özel tasarlandı, laleye benzetildi
hem doğru hem yanlış/eksik, müsadenizle biraz açayım. O dönemde özellikle başka bir sitede de getirmiştim galiba, burada da dile getirmiştim benzerlik tabii ki var, zaten araç Citadis 301 serisi, farkı ne? Alstom olayı tamamen modüler hale dökmüş, yani diyorsunuz "ben 301 alacağım" (kot alır gibi) onlarda diyorki; "hay hay efenim, hangi şoför mahallini istersiniz?" :) yani araç aslında aynı ama seçenek olarak ön kaporta görünümü ve sanırım bir de yolcu kapı yerleşimi değişiyordu, gerisi bir de boy seçimi.

Lale görünümü verilmek istendi bu yüzden ön göğüs standart 301 serisi araçlardan biraz farklı, ama diyorum ya bu benzerliği ilk iddia edenlerden biriydim ve Paris teki 301 in resmini de koymuştum (ne kadar ironik araca lale formu verilmesi kararlaştırılan toplantılardan birinde idim, hatta bu konunun açıldığı yolcu danışma grubunu toparlayanda bendim, vay be geçmişe mazi) Ama amaçlanan gayet samimi bir istekti buna da emin olun yani, gerçekten o dönemde yönetim araca bu formun verilmesini benimsedi ve uygulattı, ha benzedimi bu algı ve beğeni ile alakalı bir durum orada hiç lale göremeyende vardır.

Diğer taraftan araç İstanbula özel tasarlandı derken bu doğru, ama kast edilen o lale olayından çok iç tasarım ile karoseri ve şase üzerinde yapılan değişikliklerdir, bu konuda araç orjinal 301 den farklı daha ağır ve çelik komponentli bir şase üzerine imal edildi, bizim altyapısı bozuk tramvay yolumuza uygun olsun diye.

Açıklamak gereği hissettim, yani ön cephe konusundaki eleştirilere katılıyorum bana göre de çok fazla laleye benzeyen bir şey ortaya çıktı diyemem, ama İstanbul'a özel üretim konusu büyük oranda doğrudur, hatta Alstom aracı UITP fuarında Alstom Citadis 301 © İstanbul şeklinde tanıtıldı, model isminde ise EvoX04 olarak bir tanımlama yapılmıştı.

Mehmet Kasım
Seyyah
Mesajlar: 4319
Kayıt: 09 Kas Cum, 2007 12:38

Mesaj gönderen Mehmet Kasım » 09 Şub Prş, 2012 11:51

http://www.rayturk.net/?p=4360

1 vagon 8 milyon tl imiş. 4'lü dizi 32 milyona geliyormuş

Resim
Yurt dışındaki vagon markalarına karşı avantajlı olduklarını hatırlatan Başkan Altepe, “Türkiye’de 15 yılda 45 milyar dolarlık raylı sistem aracına ihtiyaç var. Dünyada ise 15 yılda 1 trilyon dolarlık raylı sistem aracına ihtiyaç var. Böyle bir pazarda niye bizim 32 milyon TL’miz dışarı gitsin. Artık yeteri kadar farklı markalara üretim yaptık. Bundan sonra üretimin yanında kendi markalarımızı da oluşturmalıyız. Yurt içinde gerekli talepte var. İstanbul, Ankara, kayseri, Konya yerli vagon almaya hazır. Raylı sisteme geçecek olan Adapazarı, Kütahya, Gaziantep ve Samsun ise yerli üretime geçilmesini beklediklerini iletti” dedi.

Cevapla

“Toplu Taşıma Araçları” sayfasına dön