4. sayfa (Toplam 8 sayfa)

Gönderilme zamanı: 02 Şub Prş, 2012 00:18
gönderen Esat
Bu hatların sorunları bitmez, daha öncede söyledim Anadolu yakası banliyö hattını hiç bilmem, iki kere ancak binmişimdir. Ama yapı aynı, maalesef çok kötü dönemler geçirdi banliyö işletmesi. Aslında banliyö işletmesi diyerek geçemeyiz aynı raydan bölgeselde geçiyor cartta curtta, yani yol TCDD nin ana hattı, bakım? :) Kimseyi suçlamayacağım ama öyle işte, son yıllardada Marmaray a geçecek diye sallandı gitti. Üstüne araçlar eskidi, katener eskidi, trafolar zaten eski, ee elektrik kesilmesin benmi kesileyim :)

Başar, geçen sene bindiğimde dikkat etmedim ya, araç içinde istasyonlar için anons vardı diye hatırlıyorum ama senin bahsettiğin olay yok, yani hiç duymadım :) bu arada da yapılmışmıdır bilemem, sanmıyorum. Bunu ancak Marmaray ile birlikte görebiliriz bir ihtimal, onu da sadece umuyorum. Normalde bu iş elektromekanik ihale içerisinde verilir, bu işin kapsamında verildimi bilmiyorum.

Gönderilme zamanı: 02 Şub Prş, 2012 14:47
gönderen alabay
Araç içi anonsu kastetmiyorum, araç bir istasyona girdikten sonra yolcu akış komutaları verilir.

Normale şöyledir, sırasıyla:

İstasyon ismi, meselâ Bostancı (veya Söğütlüçeşme, Esenler, Osmanbey …)

Eingefahrener Zug nach xyz
Girmiş tren abc istikametindedir

Opsyonal:
Beim Aus- und Einsteigen beeilen bitte
Lûtfen iniş ve binişte acele ediniz

Einsteigen bitte
Lûtfen bininiz

Zurückbleiben bitte
Geri durunuz lûtfen

Türen schließen
Kapılar kapanıyor

Son söylenenin yerine veya söylenmesinden sonra M2’de de olan o kapı düdük sesi gelir, tren hareket eder.

Gönderilme zamanı: 02 Şub Prş, 2012 17:15
gönderen Esat
adami hasta etme, onu aractan yapan sistemlerde var ayni seyden bahsediyoruz sonucta.

Gönderilme zamanı: 02 Şub Prş, 2012 18:08
gönderen Hakan
4 Şubat 2012 itibariyle;

Haydarpaşa-Gebze banliyö sefer saatleri:

05 00 15 30 45
06 00 15 30 45
07 00 15 30 45
08 00 15 30 45
09 00 15 30 45
10 00 15 30 45
11 00 15 30 45
12 00 15 30 45
13 00 15 30 45
14 00 15 30 45
15 00 15 30 45
16 00 10 20 30 40 50
17 00 10 20 30 40 50
18 00 10 20 30 40 50
19 00 10 20 30 40 50
20 00 10 20 30 40 50
21 00 15 30 45
22 00 15 30 45
23 00 15 30 45
00 00 20

Gebze-Haydarpaşa banliyö sefer saatleri;

05 15 30 45
06 00 15 30 40 50
07 00 15 25 40 50 =} 07:34, 07:58 Pendik-Haydarpaşa
08 10 20 40 50 =} 08:26, 08:56 Pendik-Haydarpaşa
09 00 15 30 45
10 00 15 30 45
11 00 15 30 45
12 00 15 30 45
13 00 15 30 45
14 00 15 30 45
15 00 15 30 45
16 00 15 30 45
17 00 15 30 40 50
18 00 10 20 30 40 50
19 00 10 20 30 40 50
20 00 10 20 30 40 50
21 00 10 20 30 40 50
22 00 15 30 45
23 00 15 30 45
00 00 20

Gönderilme zamanı: 03 Şub Cum, 2012 19:43
gönderen Esat
Bu arada devletlü Haydarpaşa' ya gerek yok buyurmuşlar, trenler zaten artık transit geçecekmiş ne haddine imiş Haydarpaşa'nın yolcu karşılaması. İsteyen istediği yerde inebilecekmiş artık, dolmuş gibi, hizmette sınır yok geri vitesimizin torkuda oranıda yüksek, bas gaza gitsin olmuş.

Şehirlerarası yolcuyu ne zannediyoruz bilmiyorum ki, kendimizi bile tanımıyoruz, ya geçtim bizi, tamam biz rahat milletiz son dakkada gideriz son dakkada çıkarız da, şehirlerarası yolcu ne demek, ne yer ne içer, ne taşır yanında, ha deyince iniverirmi trenden? :) İBB den iş istiyorum kendileri için bu konuda araştırmalar yapıp rapor haline getiricem, tabii ki profesyonel değiliz canım, ismimizin ardına olmadığımız şeyin uzmanıyız diye ekleyecek halimiz yok, hani yolcu gözüyle, insan gözüyle nasıl oluyor bu işler diye.

Gönderilme zamanı: 21 Şub Sal, 2012 11:52
gönderen Mehmet Kasım
haydarpaşa garı genç bir ressamın elinden böyle resmedildi. gelecekte böyle bir şey olur mu?

Resim
'Genç ressamlarımızdan Nur Gürel'den Haydarpaşa... İstanbul küresel bir metropol olurken tarihi dokusunu, geçmişin görkemini koruyacabilecek mi? Nur Gürel Haydarpaşa ile bu soruya yanıt arıyor.'
http://www.stargazete.com/yazar/cemil-e ... 426439.htm
Bugün resim sanatı yalnız sanatsal bir faaliyet olarak geleceğini anlatmıyor gelecekte neyin daha değerli, az bulunur olacağını da anlatıyor. Dünyanın ve tabii giderek evrenin kaynakları herkesin ve herkese yetecek kadardır. Kaynaklar aslında kıt değildir. Onu kıt yapan adaleti bulamayan sosyal ve iktisadi düzenlerdir. Kaynakları kıt, ulaşılmaz ve herkese yetmeyecek hale getiren bütün sistemler insanlık dışıdır; insanın doğasına, özüne aykırıdır. O zaman gelecekte kıt olacak sadece ve sadece biricik olan sanat eserleri olacaktır.

Ama sanat ve sanatçı, yalnız bu niteliğiyle sürekli değerlenen, ender, tek olanı oluşturmaz; aynı zamanda hem çağını -gerçek anlamda- görür hem de geleceği anlatır. Bilirsiniz Picasso’nun hikayesi 20. yüzyılın hikayesidir.

Korku ve o korkuyu yaratan zalimi aynı anda gösterebilmek Picasso’nun sırrıydı. Picasso’nun görünmeyeni gösterme becerisinin ve sırrının en önemli örneği ve başlangıcı olan Avignonlu Kızlar tablosu, bugünlerde, 105 yaşına girdi.

Avignon, Barselona’da genelevin olduğu bir meydan. Avignonlu kızlar da Avignon Genelevi’nin kızları. Picasso’nun kızları, bakışlarıyla çok şeyi anlatır. Onlar, katillerinin gözlerinin içine bakmayı becerirler.

Picasso’nun 1911-1914 yılları arasında geliştirdiği kübizmin, yeni gerçekçi anlayışı, tam da madde ve gerçekliğin yorumlanmasında yeni bir eşiğe gelindiği döneme rastlar. 20. yüzyılı belirleyen bu eşik, emperyal ulus-devletleri ve faşizm zamanlarını insanlığın önüne çıkartır. İspanya ve Picasso, emperyalizmin çemberinde yaklaşan iç savaşın ve faşizmin tanıkları olacaklardı sonraki yıllarda. 1937’de Franko faşizmi, Picasso’ya Guernica’yı yaptırtacaktı. Picasso, Guernica için “İspanyol askeri yönetimine duyduğum korkuyu göstermeye çalıştım” der. Şimdilerde kriz içindeki İspanya yeni bir Picasso çıkartır mı bilemem ama bugün krizde sanat eserleri özellikle resim piyasası çok güvenilir bir yatırım aracı. Gelişmekte olan ülkelerde -mesela Çin’de- genç ressamlar hatırı sayılır prim yapıyor.

Sanat hemen her zaman, geri dönüşü yüksek bir yatırım aracı olarak görüldü. Sanatın yatırım değerini anlatmak için sıkça verilen bir örnek var: 1897’de 50 dolara satın alınan Van Gogh’un ‘Doktor Gachet’ portresi, birçok eli dolaştıktan sonra 1990’da New York’da düzenlenen bir müzayedede 82.5 milyon dolara satıldı.

Küresel rezerv paraların kağıt olma yolunda ilerlediğini, altının ne olacağının belli olmadığı, borsaların hatta ülkelerin borç senetlerinin yatırım aracı olmaktan çıktığı bir dönemde resim sanatı, yatırım aracı olarak da yukarı çıkacak.

Portföy teorisi, fiyatın ilgili tüm pazar bilgisini barındırması gerektiğini, aksi takdirde kâr fırsatının gerçekleşmeyeceğini ve bunun da rasyonel olmadığını söyler. Küresel sanat pazarı da giderek portföy teorisine uygun hale geliyor. Uzun zaman boyunca, Batıda sanat pazarı gerçek fiyatların bilinmediği ‘seçkinlere özel’, kapalı bir pazar olarak kaldı.

Ancak şimdilerde ciddi fiyat endeksleri oluşmuş durumda. Burada ciddi bir başlangıç noktası 1985’te ortaya çıkan ve dünya sanat piyasasındaki fiyat hareketlerini ölçmeyi amaçlayan, 500 endekslik Sanat Pazar Araştırması’dır (AMR). AMR, dünya çapındaki müzayede verilerine dayanır; 1.000 farklı sanatçıyı ve 300 ayrı alanı kapsar. AMR ve benzer çalışmalar sanat fiyat endekslerine öncülük ettiler.



Sanat endeksi neden gerekli?

Kökeni 18. yüzyıla dek giden hedonik regresyon modeli de giderek yaygınlaşıyor.

Sanat fiyat endeksleri içinde, Amerikan MEI/Moses Endeksi, Tüm Sanat Endeksi (AAI), Standard & Poor 500 (S&P 500), İngiliz Sanat Pazar Araştırması (AMR), İngiliz Sanat Satış Endeksi (ASI), Fransız Sanat Fiyat Endeksi (API), İtalyan Sanat Endeksi Gabrius (AIG), İtalyan Nomisma vb. sayabiliriz. Bu endeksler sermaye değer fiyatlama modeli (CAPM) gibi genel kabul gören modeller kullanıyor. Türkiye’de ise resim sanatına, giderek gelişen bir ilgi ve gelecek vaat eden genç sanatçılar var. Ama tabii ki bir resim-sanat endeksimiz yok. Şu sıralar Türkiye’de resim sanatının Türkiye’nin sınırlarını aşması gerek. Ama bunun için ciddi bir ölçüm müessesine ihtiyaç olduğu açık.

Gönderilme zamanı: 21 Şub Sal, 2012 12:48
gönderen alabay
Feci olur, düşünsene, bu çalik cam yığının arkasında ne kadar ışık kalır …

Gönderilme zamanı: 21 Şub Sal, 2012 15:03
gönderen Mehmet Kasım
diğer binalardan haydarpaşa farkedilmiyor bile. ama bence mahsuru yok o ayrı.

Gönderilme zamanı: 21 Şub Sal, 2012 15:29
gönderen alabay
Sen o denli yüksek binaların dezavantajını gözünün önünde canladıramıyorsun galiba. Frankfurt gibi bir kentte belli oluyor, New >ork hele hele (ama oraya şahsen gitmedim, ilkini biliyorum).

Gönderilme zamanı: 21 Şub Sal, 2012 15:35
gönderen Mehmet Kasım
yüksek binaların dezevantajının farkındayım. mesela, katlar basık olur, evler dar olur. insan mutsuz olur. rahat edemez. bizim apartman 10 katlı ama ben daralıyorum. büyük büyük binalara meyilli değilim. ama haydarpaşa'da yapılırsa çok ilgilenmem. benim alanım dışında.

Gönderilme zamanı: 21 Şub Sal, 2012 15:42
gönderen alabay
Kent kliması açısından böyle şeyler oldukları yerlerden çok daha uzaklara kadar da tesir edebilir. Bu ama kent meteorolojisi, biraz ileri gider herhâlde. Freiburg’ta, kent klima kolapsı olmasın diye başgarda iki yüksek kule yerine tek bir tane yaptırdılar, çünkü ölçümler gösterdi ki, Karaorman’dan akşama doğru esen “düşen” rüzgârlar iki kuleyle kesilirdi, kentin kliması tamamen değişirdi, ki zaten Freiburg feci sıcak bir yer, yazın Antalya gibi, 40 üstü.

Gönderilme zamanı: 21 Şub Sal, 2012 17:56
gönderen Hakan
İyi de Fikirtepe'ye yapacakları 50-60 katlı binalar da aynen böyle bir his verecek boğaz girişinde, sanki hemen dibindeymiş gibi duracaklar. Ne yazni şimdi Siyami Ersek o kadar tarihi binanın arasında sırıtmıyor mu? Burj Dubai'nin 10 km uzağında tarihi bir bina olsa aynı esende 20 km mesafeden baksan ikisinide görsen biri diğerini gölgeler.

Ki bildiğim kadarıyla bölge planı meclisten yeni geçti ve en yüksek bina Haydarpaşa Garı olmak zorunda, daha yükseğine izin yok...