*** Şimdilik şuraya ekliyorum, belki kendisine has bir başlık altına çekebiliriz sonradan. Ama son yakınmalarıma bir ek olarak yazdım. ***
Canım sıkılıyor ve yapmam gereken işleri yapmıyorum
ama demin çok tesadüfî bir şey oldu, şu kısa metni yazayım dedim.
Hep öyle zırt pırt »ağ, ağ« falan diye tutturan benim. Ve sandığımdan da Alman kafaymışım be, kendim bile bilmiyordum bunu. Hani yazmıştım ya, İstanbuldaki ağı, tüm ağları yapacak, yaptıracak yiğit yok diye, numaralandırmalara kızıyorum, hatlandırmalara kızıyorum, biletlendirmelere kızıyorum, aktarma tiyatrosuna kızıyorum, iş daha Geziye, Köprüye ve En böğğürk Kanal de Lükse varmadan, tepem çoktan atmış oluyor. Sonra aydınlanma, ampul, sigorta-kontak dalaşmalarına giriyoruz. Ama! Meğerse, ta bizim buradaki Freiburg Üniversitesinde (bile) bu konuların bir enstitüsü varmış. Cidden. Bunu bilmiyordum, yani şaka beklenmedik ciddîyete kavuştu.
Şimdi Almancada Verkehr diye bir lâf vardır. Şuradan girelim konuya. Verkehr trafik demek. Ama, ve işte bu çok ilginç, sadece trafik demek değil. Ayrıca irtibat, ilişki, bağ (!) da demek. Cinsî ilişkiden mektup ilişkisine kadar, irtibat, ilişki konularında bir »trafik« sirkülasyonu söz konusu olur. Yani, daha sosyoloji demeden, sosyolojik bir boyuta varıyoruz, filoloji sayesinde.
Evet, burada bir enstitü varmış: Institut für Verkehrswissenschaft und Regionalpolitik. Trafik/ilişki bilimi ve bölgesel politika enstitüsü.
http://portal.uni-freiburg.de/vw
Resme bakın, haha. Resimdeki anahtar sözcükler de: telekomünikasyon, internet, elektrik, havacılık, demiryolları ve toplu taşım. Artı ağ ekonomisi (!), rekabet siyaseti (!), düzenleme/regülasyon ve sanayi ekonomisi. Yani neler bir bilimin altındaymış. Hatırlayın, posta kodu medeniyetsizliğimiz, adres yazma acizliğimiz vesaire gibilerinden senelerdir dırdırlayıp, Esatımızı amelle kabız ediyorum. Meğerse, kafama şu denklem çoktan işlemiş de, farkında değilmişim: ilişkiağirtibattoplum. Evet, bundan onsekiz sene evvel ben de çılgınlık yapıp, bir ara işletmecilik ile ekonomi okumaya başlamıştım, ama çok ağır bir şekilde matematiksel yaklaşımından dolayı hoşuma gitmemişti, bırakıp, başka dalların uzmanı oldum. Ama yine de o zaman beni az biraz (çok az ama) yontmuş.
Merak edip, araştırma alanlarına baktım.
http://portal.uni-freiburg.de/vw/forschung
Ve de ne görüyorum? Tren işletmesi, enerji, internet, havacılık, toplu taşım, telekomünikasyon ve su önde olan alanlar. Yani tesisat konuları. Ağ, irtibat, ilişki, iletişim, ekonomi, işletme, vesaire vız vız.
Ne ilginçmiş. Esat arada sırada Viyanadan son tramvay kazası haberlerini giriyor, ben buralardan pek fazla haber vermiyorum, çünkü a) vaktim biraz kıt ve b) nasıl anlatayım diye düşünüyorum hep. Ama şöyle bir durum var. Freiburg tezek kadar bir kent, çeyrek milyoncuk nüfusu var. Ama metropol alanı olarak iş tabiîki değişiyor, ama ne kadarına, bir milyon mu, üç milyon mu, bilmiyorum, bakmak da istemiyorum. Burası dağ, tepe, ova, orman ve nehir bölgesi (Ren var, Tuna kaynağı biraz ötede). 1930da (!) acaip güzel bir tramvay şebekesi içeren Freiburg savaşta öylesine bombalanmıştı ki, o tramvay şebekesinden pek fazla bir şey kalmamıştı. Ta 1980lerde yapılan uzun yeni HRS kesimleriyle bile o elli sene evvelki kilometrajına zor ulaşıyor(du). Son zamanlarda ben 25 sene evvel buralara taşındım öz kent nüfusu kırkbin artış gösterdi. Yavaş yavaş, ve birden de hiç de öyle yavaş olmayan bir şekilde, tramvay ağı büyütülüyor, yeni ikâmetgâhlar oluşuyor, yeni semtler, sanayiler, vesaire. Ve bilhassa bu Güneybatı kafasına hiç ama hiç yakışmayan, 3. Köprü ve Gezi tarzı acaip plânlar da oluyor. Yani, bir tanesi oldu. Üniversitenin önünde Eski Sinagog Meydanı denen yer, bugün büyük bir çimen alanı, granitle kaplanıp, su oyunlarıyla bir gezi alanı olacak. Asıl nedeni, oradan yeni bir tramvay trası geçecek. Ama asıl asıl nedeni, orada ağaçların altında dinlenen ve üniversiteyi rahatsız eden ayyaşlar kovulacak. Halbuki, Freiburg Antalya gibi bir yer, Almanyanın en sıcak kenti. Yazın genelde real 40 derece ve üstü olur. Bir meteoroloji bilim adamı ekibi hesaplamıştı ki, hissedilen derece sayısı, ağaçsız bir kesimde güneş altında ta 80 dereceye kadar çıkabilir. Yani, tamamen çölleşme. Tehlikeli bir durum. Ona göre de öyle kavgalar sürüyor. Bakalım, sonu ne olacak. Sanırım, ahmaklık izinden biraz sapacaklar, çünkü İstanbulu bilemem, ama son on onbeş senede burada (!) klimatik açıdan ciddî (!) değişiklikler yaşanmaya başlandı. Acaip sıcaklar, acaip soğuklar, acaip seller ve kasırga, hortum falan gibi, hiçbir zaman olmayan ve tanınmayan olaylar birden kapıyı çaldılar. Bu açıdan bir meydanın bile granitle kaplanması mikroklimayı fena zedeleyebileceğini en ahmaklar bile anlayıp, kabulleniyor.
Neden bu kadar lâf ve söz? Efendim, ekonomik açıdan bu yeni hattın, hat ismi fuar ve Rotteck-Ringi hattı, maliyeti biraz patladı da, gazetelere yansıdı bu. Ve işte bugün kentin üniversitesinde, bu konularla direk ilgilenen bir bilim dalının ve enstitüsünün var olduğunu öğrendim. Ne hoş, ve ne komik.
Konuyla ilgili kaynaklar, bazılerimiz Almanca okuyabiliyor, bir iki resim de var:
http://www.badische-zeitung.de/freiburg ... 73920.html
http://www.badische-zeitung.de/freiburg ... 80414.html
Yanısıra, Freiburgun gelecek tramvay tipi CAF Urbos 100 olacakmış. Onu da bir yazmış olayım